Alex Grey’in Mistik Figürleri: Anlamları ve Yorumlanması

Alex Grey mistisizm konusunda da üretim yapan önemli bir isim. Sanatın sembol dili, her ne kadar sanatçıya özgü bir yol olsa da bu yolda sanatçı ile izleyeni arasındaki o bağın anlam bütünlüğü taşıyabilmesi gerektiğini düşünüyorum. Alex Grey ve onun sembollerindeki bu mistik kavramlar, sanat eleştirmeni Donald Kuspit’in Alex Grey’s Mysticism (Alex Grey’in Mistik Figürleri) isimli makalesinde detaylı ve anlamlı bir şekilde ortaya çıkıyor.

Alex Grey’in Transfigurations adlı kitabındaki bu makalenin çevirisini yaparken bu kavramların detaylarına olan hakimiyetimin arttığını gözlemledim. Siz de okudukça Alex Grey’in sanatı ve bu sanattaki mistik yolculuğun akıl almaz yansımalarını görebilirsiniz.

O, her zaman gizlenmiş gerçekliği fırça uçlarından seyircisine aktarıyor ve bunu yaparken kendine özgü o mistik sembollerden faydalanıyordu. Bana göre Grey bu işin en belirgin üstadıydı, nitekim Kuspit de makalesinde benzer olgulara değiniyor.

Alex Grey’in Mistisizmi; Donald Kuspit

“Alex Grey’in figürlerinde özellikle dikkat çekici bulduğum şey transparanlıklarıydı. İnsan direkt onların derilerinin içini bedenlerinin özüne kadar görebiliyordu. Bu onlara tekinsiz bir masumiyet veriyordu. Beden egolarının, Freud’un deyimi ile ilk egolarının en ince ayrıntısına kadar çıplaklardı. Dikkatimi çeken bir başka şey ise, Alex bu figürleri bütün bu çıplaklığına rağmen kılı kırk yararcasına tasarlamıştı. Bu figürlerin sadece anatomik keskinliği değil kristal bir berraklığı da vardı. Betimlemenin ortaya çıkartıcı – vizyoner – karakteri, berrak figürü çevreleyen ışıksı aura tarafından, içsel ışığı ile beraber var oluyordu. Bu aura, figüre karşılık gelmekle beraber onun içindeki yaşam gücünü sonsuza kadar arttıran bir parlaklıktı. Figür bir anda soyut fakat organik bir aydınlanma ile kaplanıyordu ve kendisi ışık saçan, ritmik desenlerden oluşmaktaydı. İç beden ile dış auranın ritmik bir alanı mevcuttu. Dış uzayın görünürde doğa üstü olan organizasyonu ve bedenin doğal organizasyonu arasında bir benzerlik vardı. Ritmlerle zenginleşmiş organik bir örgütlenme, kişisel ve kozmik aydınlanma ve uzayın en temel hali ile insanlık, Alex Grey’in mistisizmini oluşturuyordu.

Mistik Kavramlar

Mistisizm dediğimde, iki şeyden bahsediyorum. Bunlardan biri, Freud’un yaşamının sonlarına doğru yazdığı bir notta da tarif ettiği mistisizm fikridir. Mistisizmin, evrensel enerjinin tanınmasını ima ettiğine inanıyordu. Bu imalar spesifik olarak yaşayan varlıkları bilgilendiren ve onların altında yatan ‘libido’ veya ‘yaşam içgüdüsü’ mevhumlarıdır. Diğeri ise D.W. Winnicott’ın mistiğin dış gerçeklik dünyasından, içine yansıttığı en derin ve karmaşık olgular ile iletişim kurabilme yetisiydi. Toplum ona yaşamaya devam etmek için herhangi bir sebep sunmadığında, ona yaşama iradesi veren şeyler bu olgulardır. Grey’in figürleri en derin içsel yansımaların dış dünyaya doğru akmasını ve hayat enerjisinin simgelerini aynı anda temsil etmekteydi. Bu iki psikanaliz tabanlı mistisizm, hayatın temeliyle birleşme fikrini gözler önüne seriyordu.

Bu ima edilen fikirde kastedilen, birinin içindeki biricikliğin onun içinde ayrışması veya onun kolektifliği ile bir olmasını barındıran orgazmik var olma hâliydi. Fakat yine de Grey’de biriciklik muhafaza ediliyor ve figürleri gayet belirgin ve neredeyse bir ermiş gibi içe kapanıklığa sahip karakterlerdi. Bu, onların görünmez fakat gerilmiş ve böylelikle iç organlarını bir arada tutan derilerinde görülüyor ve onlara bütün evrensellikle beraber insani bir özellik de veriyor.

Kendi bütünlüklerini ve gerçekliklerini ne kadar yutulmuş ve gerçeküstü gösterirse göstersin kozmik bir deneyime de tüm gerçekliği ile dokunduruyordu. Freud’un dediği üzere: Evrensel enerjide boğulma deneyimi ve bunu organlar ve vücut sistemleri ile eşleştirme sezgisi evrenseldir, bu birinin kendine özgü benlik algısının yenilenmesine sebep olacaktır ki bu, bir kişinin varlığının tüm biricikliği ile baştan ayağa yeniden doğumudur. Grey’in figürlerinin çoğu, sürekli bir yenilenme halindedir: yaşamın içinden gelen yaşam gücü duygusunu hisseder ve görürler. Grey’in çizdikleri tüm bunların içsel vizyonudur; sürekli tazelik hissettirir ve taze görünürler.

Figür Ötesi Mesih

Bu kavram bence, Grey’in figürlerini ‘figür ötesi’ olarak tanımlarken tarif ettiği şeydir. İnsan biraz düşününce Mesih’in dönüştürüldüğü zamanı; tam anlamıyla saf evrensel ışık, maddenin ötesinde sonsuz bir enerjiye ile çevrelendiği o an’ı hatırlıyor. Grey’in Mesih’i, çarmıha gerildiğinde bile, ışığın enerjisi ile özdeşleştirilir. Onu çevreleyen ve aslında kendisinden yayılan aura, hidrojen patlamasının ünlü mantar bulutudur. Ortadaki ışık – Mesih’in başının hemen arkasından saf enerjinin mistik bir bulutunu etkiler (Nükleer Çarmıha Gerilme Einstein’ın enerjiyi kütlenin ışık hızının karesi ile çarpıldığına eşit tuttuğu ünlü formülünü resmeder gibidir.) Böylece acı içinde ve ölüm belirtileriyle çevrili olan Grey’in figürleri, buna rağmen kendi içlerinde radikal olarak canlıdır. Şeffaflıkları, zaman zaman sıkıntılarla dolu olsa da, asla parçalanamaz olan canlılıklarını ortaya çıkartmak için mevcuttur.

Fakat Grey’in de belirttiği gibi bu figürlerin programlanmış bir karakterleri var. Ne var ki, figürlerin hepsinde farkında olmadan, ya da farkında olarak mistik bazı aktörler eklenmiştir. Bu aktörler kader tarafından belirlenmiş bir ritüele sahip mistik aktörlerdir. Bir anlamda bunlar, evrensel döngüde, yaşam ve ölümün geçici bir anından daha fazlası değildir. Grey’in tüm figürleri sonsuz ve sürekli bir çürüme ve yenilenme sürecindeki bir aşamayı veya başka bir şeyi temsil ediyor. Ya sönme, yani yaşam enerjilerini dışarı salma veya kaybetme izlenimi gösteriyorlar ki bu zihinsel ve fiziksel bir dağılmaya ve nihayetinde ölüme sebep oluyordu. Veyahut da parlama, yani kozmik hayat enerjisi aracılığı ile yeniden fiziksel ve mental olarak enerji dolma sergiliyorlardı. Grey, dini sanat yapmak istiyor ve tüm dinlerin farkında olduğunu söylüyordu.

Sonu Olan Dünyevi Yaşamdan Sonsuz Evrensel Formuna Geçiş

Grey’in söylediklerine göre, Budizm, Hristiyanlık ve Hinduizm, duygusal ve aynı zamanda fiziksel yaşamın iniş çıkışlarına yansıyan döngüsel bir varoluş vizyonunda birleşir. Ayrıca, yaşamın – her ne kadar ölümlü olsa da – sonsuz, yinelenen, kaçınılmaz bir gerçeklikte demirlemiş olduğu gerçekliğine de vurgu yapar. Hayat sınırsız bir organizasyon ya da sınırsız bir enerjinin kanalize edilmesidir ve o hayat sonlandığında, bir enerji açığa çıkar, ‘Nükleer Çarmıha Gerilme’ tablosunda olduğu gibi. Yaşam, en belirgin ve somut formunda, kesin, farklılaşmış ve belirli bir formdaki evrensel enerjidir. (Grey’in çizdiği gövdenin çeşitli sistemleriyle gösterilir) Grey, tüm dinleri anladığı şekliyle varoluşun nihai gerçekliğini açık ve net olarak ifade etmeye ve iletmeye kararlıdır. Tüm canlı varlıkların sonu olduğunu fakat evrensel enerjinin ise sonsuz formları olduğunu ve onlar öldüklerinde, bir kez daha saf enerjiye dönüştüklerini savunur.

Her yaşayan varlık, evrensel enerjinin geçici bir ifadesidir diyebiliriz. Bunu tanımak – kuralda istisna olmadığını bilmek özgürleştiricidir. Kendimizin, bedenlerimiz ve akıllarımızda, evrensel bir sürecin veya enerji döngüsünün parçası olduğunun farkına varmak Grey’in anlatmak istediği mistik figürlerinin baş tacıdır. Maddi varoluşun acısını, özellikle de çürüme ve ölüm bilincini – ve onunla gelen canlılık kaybını – kolaylaştırır. Evrensel bir sürecin zorunlu bir parçası olarak anlaşıldıkları için, artık kaygı uyandırmazlar. Dinsel aydınlanma, her zaman, insanları ve onların kısıtlı yaşamlarını evrensel anlamda anlamalarına yardımcı olarak, onları acıdan özgürleştirmeye çalışmıştır. Burada Grey’in resimleri, dini aydınlanmanın davasına hizmet eder. Tıpkı dinin en iyi hali gibi, Grey’in niyetini şifalandırır. Bu niyetin ve bu mistik ögelerin anlaşılması büyük bir güçtür, çünkü modern sanat kendi içinde bir gerçek olarak belirsizliği ödüllendirmeye başladı. Dolayısıyla bu da yaşamla ilgili nihai gerçekler de dahil olmak üzere belli temel şeylerden kaçınmaya eş değerdir.”

Wearethehippies – 2018