Dans müziğinin yerli kraliçesi Semra Çelik, ustalıkla harmanladığı setleri ile adından söz ettiren başarılı bir DJane. Türkiye’den Avrupa’ya uzanan müzikal yolculuğunda pek çok sahnede yer alan Semra Çelik, dans tutkunlarına kendi sihri ve güzelliği ile dokunuyor. Londra’da yaşayan ve Londra’da London Sound Academy’yi bitiren güzel DJane, dinleyicisine dansın, müziğin ve ritmin en nadide örneklerini sunuyor.
Açık konuşmak gerekirse Semra, dans müziğinin yerli klasmanında benim için zirvedeki isim. O’nun eşsiz setleri ile geçirdiğim sayısız keyifli gecelerim ve gündüzlerim oldu.
Naif, güzel ve başarılı Semra ile müzik hayatına ve kendisine dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
“Bir balkanlı olarak müzik, ritm ve duygu üçlemesine hep aşığım”
Merhaba Semra. Sohbete geçmeden önce bize biraz kendinden bahseder misin? Neler yapıyorsun bu aralar?
Merhaba Şeyma, öncelikle bu sohbet fırsatı için teşekkürler. 20 Nisan 78 Bulgaristan Plevne’de doğdum. Bir balkanlı olarak müzik, ritm ve duygu üçlemesine hep aşığım. Resim, moda, fotoğraf ve video okuduktan sonra sanırım beni tamamlayan taraf olan müzik ile birlikteyim şu an. Bu aralar ailemle vakit geçirmek ve Türkiye’nin güzel şehirlerinde çalmakla meşgulum.
Müzik ile ilgilenmeye ne zaman ve nasıl başladın?
İlk yakın temasım lisede oldu sanırım, okulun bandosunda majördüm. Sonrasında radyo programcılığı ile ilişkimiz daha da pekişti. Mekânlara geçişim ise Beyoğlu Hayal Kahvesi ile başladı. Hem soundmaster hem DJ’lik ile kalabalık kitlelere ulaşmaya başardım. Sonrası da çorap söküğü gibi geldi.
Peki, süreç DJ’liğe ve kabinlere nasıl evrildi?
2011’de çok sevdiğim ve benim için farklı bir yere sahip olan Tekirova Sundance’de sezonluk kabine geçmeye başladım. Ve bu yaz boyunca devam etti. Şehre indiğimde ise Kadıköy Karga’nın büyük desteği geldi. Hakkını ödeyemem, her ikisi de çok kıymetli benim için. Sonrasında teklifler artmaya başlayınca müziğimi daha fazla mekân ve insanla paylaşmaya başladım. Şuanda da Berlinist çatısı altında Dj’lik yapmaktayım.
“Hissetmediğim müzikleri dinleyemiyorum ve çalamıyorum”
Açık konuşmak gerekirse, senin herhangi bir setini açıp dinlediğimde karanlığın en “deep” köşelerine dans ederek keyiflice gidebiliyorum. Sen kendi tarzını nasıl buluyorsun?
Deep güzel bir kelime, teşekkürler. Hissetmediğim müzikleri dinleyemiyorum ve çalamıyorum. Ritm ve duygusu olan her şeyi severek kendime kattığım ve ürettiğim müzikleri dinlemeye gelmiş tüm güzel insanlarla paylaşmak istiyorum. İnsanların günlük hayat gayelerinden kurtulup kendi özgür iradeleriyle rahat ve kaliteli bir nefes almalarını istiyorum. Hep birlikte doğru tınılarda dans edip dertlerimizden iki saatliğine bile olsa kurtulabiliyorsak kendimi vazifemi yapmış ve tam hissediyorum. Deep’lere hep beraber inebiliyorsak, huzur verici ve rahatlatıcı bir tarzda kalmayı hedefliyorum.
“Kabin benim evim ve orada olan herkes en kıymetli misafirim gibi hissediyorum”
Bana göre Türkiye’nin çıkardığı en sağlam kadın DJ’lerinden birisin. (Bu bir iltifat değil bu arada) Şimdiye kadar nerelerde çaldın? Geri dönüşler ve dinleyici etkisi nasıldı? Hepsinden önce sen kendini kabinde nasıl hissediyorsun?
Tekrar teşekkürler, utandırıyorsunuz. Şimdiye kadar İstanbul, Antalya, Ankara, İzmir, Kuşadası, Eskişehir ve yakında Adana gibi bir çok şehirde etkinliğim oldu. Londra’da London Sound Academy’yi bitirdikten sonra Ministry Of Sound ve şehirdeki diğer kulüplerde çaldım. Festivaller ise bambaşka bir heyecan. Şimdiye kadar Nomad Festival, Psy Boutique Festival, Tapas Performance Fest, J-Fest Turkish Juggling Fest‘ de çaldım. Yakında da Sound Ports Istanbul festivalinde yer alacağım. Bu gibi festivallerde daha büyük bir kalabalığa seslenmek ve oradaki enerjiyi ve heyecanı yaşamak çok güzel ve tamamlayıcı benim için. Geri dönüşleri tek bir cümleyle ifade etmek gerekirse (ki beni de çok güldüren bir durum), çaldıktan sonraki gecenin sabahında “dün gece çok iyiydin…” cümlesini hiç tanımadığınız insandan duymak dünyanın en güzel ve komik şeyi olabiliyor. Kabin benim evim ve orada olan herkes en kıymetli misafirim gibi hissediyorum.
“İşimi yaparak dünyanın her yerinde yaşayabilirim gibi geliyor”
İngiltere’de yaşadığını biliyorum. (Gerçi dönmüş olabilirsin) Müzik ve dinleyici kitlesi oralarda nasıl? Bir DJane olarak oralardayken neleri gözlemledin?
Evet, İngiltere benim için güzel bir fırsat oldu, iki yıldır oradayım ve tekrar gideceğim. Aslında geri dönmek veya bir yerde sabit kalma fikrine çok sıcak bakmıyorum. İşimi yaparak dünyanın her yerinde yaşayabilirim gibi geliyor, bu sebeple her an her yerde olabilirim. Londra’nın da kendine has bir müzik anlayışı ve dinleyici kitlesi var. Genelde daha dark ve underground seven müzik kitlesinden oluşuyor, fakat daha popüler olan müzikler ve 80’ler 90’lar hâlâ gönüllerden silinmemiş gibi duruyor. Küçük lokal bir mekâna girdiğinizde ise çok çok iyi müzisyenler dudak ısırtabiliyor. Sürekli gelişimde olan ve değişik müzik sound’larını yakalayan bir şehir aslında.
Kimlerden etkileniyorsun? Kimleri dinliyorsun? Semra Çelik nasıl bir müzik dinleyicisi?
Etkilendiğim çok isim var fakat özet olarak Berlin Base diyebilirim techno için. Günlük hayatımda ise Jazz, Soul, Funk, Classic dinlemekten hoşlanıyorum ve onlarla beslenmeyi seviyorum. Hislerimi ise Jazz dinleyip techno ile anlatmaya ve değişik bir sound yakalamaya çalışıyorum.
Önümüzdeki zamanlarda herhangi bir performans olacak mı?
Tabii ki Eylül ayı boyunca İzmir Foça, Adana, İstanbul ve Antalya’da olacağım.
Son olarak, merak edenler seni nerelerden takip edebilir?
Soundcloud birinci tercihim, hem güncel olarak tüm çaldığım setleri kaydedip yüklemeye çalışıyorum hem genel olarak beğendiğim sound’ları paylaşıyorum. Diğer yandan gig haberler ve saire için sanırım son zamanlarda daha popüler olan Instagram’dan takip edebilirler.
Wearethehippies 2019