Dünyanın Öte Yakasından Psychedelic Space Doom: Comacozer

Müzikteki alt türler çeşitlendikçe biz dinleyiciler olarak buna alışmak bazen zaman alabiliyor. Ancak konu stoner, doom ya da sludge gibi türler olunca – özellikle de benim için – bu çeşitliliğin artması, müzikal yolculuğu daha da keyifli hale getiriyor diyebilirim. Avustralyalı psychedelic space doom grubu Comacozer, yaptığı müzik ve birleştirdiği alt sesler ile uzun yıllardır severek takip ettiğim bir grup. Yaptıkları müzik, sadece bilindik rifflerle dolu bir yolculuk değil, aynı zamanda farklı seslerle örülmüş bir uzay atmosferi sunuyor bence.

Comacozer grubu ile hipnotik dünyalarının ardındaki süreçleri öğrenmek adına keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Comacozer’ı tanımayanlar için grubun oluşum sürecinden ve müzikal yolculuğunuzdan bahseder misiniz?

Hatırladığım kadarıyla Comacozer, bir online forumdaki “Sleep, Electric Wizard, Kyuss tarzı riffler çalmak için gitarist arayan davulcu” ilanına ulaşmamla başladı. Pana (davulcumuz) ile bu şekilde tanıştım, bir jam yaptık ve benzer müziklere olan sevgimiz sayesinde hemen kaynaştık. Daha sonra önceki bazı jam’lerden tanıdığımız bir basçı (Rich) geldi ve hepimiz birbirimiz ile güzel bir uyum yakaladık. O ilk birkaç jam çok eğlenceliydi ve hepimiz çalarken harika hissettik.

Grup isminiz olan “Comacozer”ın arkasındaki anlam ve hikaye nedir?

Pana bu ismi bir süredir elinin altında saklıyordu ve kesinlikle müziğimize uygun mükemmel bir isimdi. Anladığım kadarıyla bu isim bir sözlükten alınmış ve büyük, şişman yeşil bir çimen anlamına geliyor. Zaman geçtikçe başka bir ismin bizim için daha iyi olabileceğini düşünmüyorum.

Comacozer

Müzikal ilham kaynaklarınız kimler veya neler?

En başından beri doom/stoner ve psychedelic rock’ı birleştiren eşsiz ve özgün bir sound yaratmak istedik. Müzikal olarak sayamayacağımız kadar çok ilham kaynağımız var – Black Sabbath, Earthless, Blown Out, Electric Moon, Sleep, Electric Wizard, Kyuss başlangıçta etkilendiğimiz gruplar.

“Jam yaparken bir şeyler üretme eğilimindeyiz”

Parçalarınızı yaratırken genellikle nasıl bir süreç izliyorsunuz? Jam session’lar mı yoksa belirli bir plan mı?

Süreç her zaman aynı oldu; bir çeşit riff etrafında jam & doğaçlama yapıyoruz ve jam yaparken bir şeyler üretme eğilimindeyiz. Bir şarkıyı asla aynı şekilde çalmıyoruz, özellikle canlı çaldığımızda her zaman farklı oluyor. Kayıtlarımızın çoğu ilk kayıt anında yapılıyor ve gerçekten o hissi yakalıyoruz.

Müziğinizde genellikle hangi duyguları veya atmosferleri yansıtmak istiyorsunuz?

Antik Yunan ve Mısır’dan çok etkileniyoruz, genellikle süper hipnotik olan ve onu inşa eden doğuya özgü bir atmosfer yaratmayı seviyoruz. İnsanların zihninde canlandırabilecekleri görseller / halüsinasyonlar oluşturan bir şey yaratmak bizim için oldukça doğal.

Comacozer

“Bize meydan okuyan imza bir ses yarattık”

Sizi diğer psychedelic rock gruplarından ayıran unsurlar nelerdir?

Bence Comacozer diğer psych rock gruplarından farklı olarak doomier ve psychedelic tarafıyla, orta doğu titreşimlerini birleştirerek oldukça hipnotize edici bir atmosfer yaratıyor. Bence melodik rifflerle temiz bir şekilde jam yapabilmemiz, aynı zamanda atmosferi karanlık tutmamız bizi çok farklı kılıyor. Ayrıca doom tarafımızı ortaya koyduğumuz zaman da bunu yeterince net yapabiliyoruz. Dürüstçe söyleyebilirim ki pek çok grubun bizim gibi ses çıkardığını düşünmüyorum, bize meydan okuyan imza bir ses yarattık ve bence bu hepimizin gurur duyduğu bir şey.

Canlı performanslarınızda izleyiciyle kurduğunuz bağlantıyı nasıl tanımlarsınız?

Genellikle konserlerimize gelen herkesi saykedelik dünyamıza kilitlemeye ve hipnotize etmeye çalışıyoruz. Müziğimizin yolculuğa çıkarıcı olduğuna inanıyoruz, bu yüzden konserlerimize gelen herkes için böyle bir deneyim olmasını umuyoruz.

“Genelde her konserimiz kendine has bir şekilde özel anılara sahip”

Şu ana kadar çaldığınız en unutulmaz sahne veya festival hangisiydi?

Genelde her konserimiz kendine has bir şekilde özel anılara sahip, bu yüzden birkaçından bahsedeceğim. Naxatras ile anavatanımız Avustralya’da geçirdiğimiz tüm turne her zaman unutulmaz olacak. Monolord & Ufomammut için açılış yapmak çok heyecan vericiydi. Sydney’de uzun süre ikonik bir yer olan ve şu anda ne yazık ki var olmayan Frankies’te birkaç konser verdik, bu yüzden geriye dönüp baktığımızda, özellikle başlangıçta oradayken harika anılarımız oldu. Son olarak bir keresinde doğum günüme denk gelen rastgele bir konserde çaldık, konserden önce arkadaşlarımla bir pub gezintisi yapmıştım ve hayatımda hiç olmadığım kadar sarhoştum, orada olduğumu ya da çaldığımı bile hatırlamıyorum, konser tam bir felaketti ama bir şekilde hepimizin üzerinde düşündüğü harika bir kahkaha ve anı haline geldi.

Psychedelic rock dışındaki türlerden veya sanat formlarından etkilendiğiniz oluyor mu?

Pana ve ben death metal/black metal/thrash metalden çok etkileniyor ve seviyoruz. Hepimiz kesinlikle çok çeşitli müzik türlerinden hoşlanıyoruz. Şahsen ben elektronik müziği de çok seviyorum, özellikle gitar çalma yaklaşımımda beni her zaman etkileyen çok çılgın ve trippy house ve techno projesi var.

Grubun üyeleri olarak birbirinizle olan kimyanızı ve iş birliğinizi nasıl tanımlarsınız?

Hepimiz iyi arkadaşız, birbirimizi uzun zamandır tanıyoruz, her zaman şakalaşıp gülüyoruz. Bizi bir araya getiren şey müzik ve bence bu bağlantılar müziğimizde fark edilebilir.