Tarih, Korku ve Efsanelerin İzinde: Mehmet Berk Yaltırık

Korku ve fantastik edebiyat alanında eserler veren Mehmet Berk Yaltırık, tarihsel unsurlar ile Türk kültürünü harmanlayarak, okuyucularına gizem dolu tekinsiz hikayeler sunan özgün bir yazardır. FABİSAD’ın düzenlediği 2013 GİO Hikâye Yarışması’nda ödül kazanan Mehmet Berk Yaltırık, eserlerinde sıkça karanlık temalar, efsaneler, tarihi ögeler ve folklorik unsurlar kullanarak, okurlarını hem tarihin gizemli köşelerine götüren hem de korkutan öyküler yazmaktadır. Yazarın eserleri, Türk edebiyatında korku ve fantastik türde önemli bir yer edinmeye başlamıştır. Yaltırık, ayrıca yazım tarzıyla da dikkat çekmekte ve yeni nesil yazarlar arasında yer almaktadır.

Mehmet Berk Yaltırık ile tarihin ve korkunun izinde keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Merhabalar Mehmet. Bugünlerde neler yapıyorsun?

Merhaba! Şu sıralar senaryo çalışmalarımı sonuçlandırmaya, iyi bir netice elde etmeye, bir şeyleri hayata geçirebilme imkânı bulmaya uğraşıyorum. Bir yandan da korku, tarihi kurgu, fantastik vb. tematik başlıklarda yazı atölyelerimin planlamalarıyla ilgileniyorum. Vakit bulabilirsem yine öyküler karalayıp YouTube kanalımda canlı yayınlar yapıyorum. Senaryo çalışmalarım için bol bol film, dizi izleyip, notlar çıkardığım da oluyor. Kalan zamanlarda da makaleden kitaba rutin okuma maceralarımı sürdürüyorum öyle. Rol yapma oyunlarıyla biraz fazla haşır neşirim.

“Tarih, bana yeni ilgi alanlarının ve bugünkü edebiyat serüvenimin kapılarını açtı”

Üniversitede Tarih bölümünü okudun diye biliyorum. Tarih eğitiminin korku yazarlığın üzerindeki etkileri neler oldu?

Beni sadece tarihi dönemde geçen fantastik ve korku kurguları yazmaya teşvik etmedi, bir yandan uygarlıkların yükseliş ve çöküş dinamikleri, askeri tarih gibi bugün rol yapma oyunu hikayelerimde de faydalandığım birçok disiplinle, olguyla tanıştırdı. Ayrıca dinler, folklor, kültürel değişimler de tarih bölümünde okurken daha sık inceleme imkânı bulduğum alanlar oldu. İlk kez Asya’dan Anadolu’ya taşınmış doğaüstü motiflerle alakalı bir ders sunumumu yine lisanstayken yapmıştım. Bana yeni hobilerin, ilgi alanlarının ve bugünkü edebiyat serüvenimin kapılarını açtı. İnsanların asırlık hayhuylarını başlangıç ve bitişleriyle bir hikâye gibi okuyunca en klasik hikâye kalıbını öğrenmede sayısız pratik yapma imkânı buluyor insan. Kaynaklarımız aynı zamanda arşiv belgesi vs. değilse, edebiyat eserleriyse, edebiyatla haşır neşir olmak kaçınılmaz oluyor.

Mehmet Berk Yaltırık

Tarihi olayları kurgusal korku unsurlarıyla harmanlama sürecin nasıl işliyor?

İki farklı ilgili alanım, kendi mecralarında okuduklarımla, izlediklerimle, dinlediklerimle şekillenirken, bir noktada yazma dürtüsüne karşı koyamadığımı fark ettim. Korku kurgularımı ilk yazmaya başladığımda da, güncel anlatılardan çok tarihi dönemlerde geçen ürkünç serüvenleri, söylenceleri yazmayı daha çok sevdiğimi fark ettim. Çok basit bir çıkış noktası oluyor genelde. “Bir Selçuklu ulağı, harap bir kervansarayda geceyi geçirmek zorunda kalıp garip mahluklarla karşılaşsa ne olurdu?” gibisinden sorularla hikayelerim şekilleniyor. Dönem, motif, canavar, coğrafya, karakterler değişiyor ama senelerdir aynı şablon ilham veriyor bana.

“Dört sayfalık bir hikâye için onlarca makale, kitap, tez karıştırmak gerekebiliyor”

Bir karakteri kurgularken, en çok hangi aşamada zorlanıyorsun?

İster ana karakter olsun, ister sadece ana karakterin karşısına çıkan tipler olsun, yaşayan ve o dönemin, coğrafyanın havasını yansıtabilmesi, kendince bir gerçekliğinin olması epey zorluyor. Dört sayfalık bir hikâye için onlarca makale, kitap, tez karıştırmak gerekebiliyor. Tarihi kurgu yazarken özellikle kimi ufak detaylar tüm yazma sürecini sekteye uğratabiliyor, uzatıyor.

Karakterlerini yazarken, onların gerçek dünyadaki insanlarla olan benzerlikleri üzerine düşünüyor musun?

Hem o dönemde, coğrafyada yaşamış olabilecek kimseler oldukları hissini verebilip veremediklerine, hem de günümüz okurunun tahayyülünde nasıl canlandıracaklarına dikkat ediyorum. Fantastik, kurgusal bir diyarda geçen kurgular yazsak da okuyanların bir şekilde kahramanları bu dünyadaki tiplerden, klişelerden hareketle zihninde tasavvur edebilmeleri gerekiyor. O zaman anlatılan hikayedeki kahramanlarla özdeşleşebiliyorlar, hikâyenin dünyasına girebiliyorlar.

“Okur sayısı eskiye oranla daha fazla ancak halen görünürlük konusunda bir problem var”

Türkiye’deki korku edebiyatının gelişimini nasıl değerlendiriyorsun? Sence okuyucu ve yazar arasında nasıl bir etkileşim var?

Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde bazı ilk örnekleri olsa da, Türk korku edebiyatı esasında 2000’lerde internet sitelerinde varlık göstermeye başladı. İlk okurlarını orada kazandıktan sonra 2010’lara doğru matbu eserlerin ağırlık kazanmaya başladığı yeni bir tür bu. Bu türde yazanlar, üretmeye devam edenler var, okur sayısı eskiye oranla daha fazla ancak halen görünürlük konusunda bir problem var. Belki edebiyat eserlerinin daha başarılı görsel temsillerinden sonra aşılacaktır. Şu sıralar Türkiye’de “Şato” adında bir e-dergi dışında, şayet temalara uygunsa Roket, Aether-Bilimkurgu Fantazya, Orm Fantastik Öykü Dergisi, siberpunk temalı Neon Nexus gibi dergiler, Kayıp Rıhtım’ın aylık öykü seçkisi, Yük Edebiyat başta olmak üzere kimi tematik olmayan neşriyat da korku türünde eserlere yer verebiliyorlar. Instagram’da duyuru amaçlı olarak korku yazarlarımızdan Ali Çiğdemli’nin kurduğu “Türk Korku Yazarları Platformu” adlı sayfada yeni yazarları, eserleri, basımları, dergileri, tematik dosya konusu yayınlamış dergileri duyuruyoruz.

Son olarak, Türk mitolojisinden veya halk hikayelerinden ilham aldığın eserler/karakterler var mı?

Balkan coğrafyasının vampirleri, özellikle bunun Trakya’daki uzantısı sayılabilecek “hayalet gelin”(beyazlı kadın yahut white lady fenomeni) memoratları (anlatıları) başlıca ilham kaynaklarım arasında yer alıyor. Zaten öykülerimde ve romanlarımda sıklıkla kullandığım temalardan da az çok belli oluyor. Anadolu’da cinler başta olmak üzere zengin bir folklor malzemesi var, ancak ben başka motifleri ve az bilinen, unutulmuş “hortlak-cadı” gibi canavarları işlemeye, tanıtmaya da gayret ediyorum.