Ali Murat Akozan ve Akad Büke’nin enerjisi, Türkiye’nin stoner ve garage rock sahnesine yeni bir soluk getiren The Dirty Duo’yu yarattı. Bu iki kişilik güçlü ekip, minimalist kadrosuna rağmen dinleyicilere maksimum enerji sunmayı başaran nadir gruplardan. The Dirty Duo, enerjik ritimleri ve meydan okuyan duruşuyla kısa sürede yeraltı sahnesinde adından sıkça söz ettirmeyi başardı desek yanlış olmayacaktır. Eğer grubun tutkulu ve hareketli şarkılarıyla henüz tanışmadıysanız, çok şey kaçırıyorsunuz!
The Dirty Duo röportajı ile ikiliyi yakından tanıyoruz.
Merhaba. The Dirty Duo nasıl kuruldu ve müzikal olarak yollarınız nasıl kesişti? Biraz bahseder misiniz?
Ali Murat: Akad’la birlikte bir cover grubunda çalıyorduk. Provalarda ve sound check’lerde sadece ikimizin olduğu doğaçlama kaçamaklarımız oluyordu. 2019’un başında ikimizin de kendi müziğimizi üretme fikri ortaya çıkıncı birbirimize “Neden bunu iki kişi yapmayalım?” fikri doğdu.
Akad: Ali’yle 2017 yılı civarında tanışmıştık. O dönemlerde “müzikten geçim sağlanır mı, nasıl sık sahne alınır” gibi arayışlardan, farklı gruplarda çalıp sahne aldığımız bir sürece geçiş yapmıştık. O grupların birinde Ali ile çalma fırsatı bulduk. Prova aralarında yaptığımız jamlerde bizi ayrıca heyecanlandıran bir şeyler olduğunu fark ettik. Müzikten geçim sağlayamayacağımızı da fark ettikten sonra bari kendi sevdiğimiz müziğimizi yapalım diyerek kolları sıvadık 🙂 O dönemde bir caz festivalinin müzik yarışması için başvurular açılmıştı. O nedenle kısa bir süre içerisinde ilk EP’miz The Mirror Quest’i tamamlayıp heyecan olsun diye caz müzik yarışmasına başvurumuzu yaptık. Böylece TDD yolculuğu bizim için başlamış oldu.
“Önemli olan, kafa dengi bir insanla bu süreci huzurla yürütmek”
İki kişilik bir grup olmanın avantajları ve dezavantajları sizce nedir? Kalabalık gruplara göre yaratım sürecinde daha kolay işbirliği kurma konusunda kendinizi daha şanslı buluyor musunuz?
Akad: Kesinlikle daha avantajlı. Söylemiş olduğunuz gibi, gerek üretim süreci, gerekse PR, tanıtım vs gibi tatsız konularda karar alma mekanizması çok hızlı hareket ediyor. Üretimde zaten çoğu şeyin jamler ile adımları atılmış oluyor. Diğer konularda da çok bir şey yaptığımız söylenemez. Önemli olan, kafa dengi bir insanla bu süreci huzurla yürütmek bence. Bu huzur tabii ki daha fazla kişi ile de sağlanabilir fakat biliyorsunuz nerede çokluk… 🙂
Ali Murat: Bence iki kişi olmanın dezavantajları tekdüzeleşen üretim kısmına farklı bir açıdan bakmamızı sağlıyor. Kendi açımdan tek gitar olmak ve müzikal çeşitliliği sağlama mücadelesi beni gitar tekniğimi ve kullandığım ekipmanlarla oluşan gitar sound’umu değiştirdi. Bu konuda dezavantajları avantaj olarak görüyorum. Tabii ki üretim sürecinde şarkıları başka yerlere çekme konusunda bize çok büyük avantaj sağlıyor. İkimizin uyumunu saf bırakmış oluyoruz.
“Bence bizi özel kılan unsurlar iki kişi olarak çıkardığımız gürültü”
Tarzınızı tanımlarken hangi kelimeleri kullanırsınız? The Dirty Duo’nun müziğini özel yapan unsurlar nelerdir?
Ali Murat: Tarzımıza isim bulma konusunda dinleyicilerimizin yorumlarından yola çıkamayı seviyoruz. Çünkü her dinleyicinin tarzımızda bulduğu başka bir şey oluyor. İlk EP’mizi kaydederken birisi “Siz stoner yapıyorsunuz.” demişti. Garage rock, punk rock, grunge esintileri bulan kişiler de oldu. En son bir arkadaşım kaydetmekte olduğumuz yeni single’ı dinledikten sonra “progresif blues” gibi bir şey de söyledi. Bence bizi özel kılan unsurlar iki kişi olarak dinamizmimiz ve çıkardığımız gürültü.
Akad: Yer yer stoner rock, garage rock, grunge gibi alanlarda dolaşıyoruz sanırım. Gerçi son zamanlarda biraz daha serte kaydığımızla ilgili yorumlar da alıyoruz. İlk EP’den bu yana üretimlerde kendimizi hem müzikal olarak hem de teknik anlamda geliştirmeye çalışıyoruz. Başından beri, iki kişi olarak sahnede, gözü kapalı dinleyen birisi için çok sesli bir ekip varmış etkisini yaratmak istiyoruz. Bu yönde geri dönüşler aldıkça da mutlu oluyoruz. Konserlerimiz de seyircilerin olaya dahil olmasıyla birlikte çok ateşli ve enerjik geçiyor. Çok memnunuz.
Şarkılarınızı yazarken izlediğiniz bir süreç var mı? Nasıl bir yaratıcı süreç izliyorsunuz?
Akad: Müzikal üretim çoğunlukla jamlerden çıkıyor. Ancak evde yazdığımız riffleri ya da ritmleri de birbirimize atarak “ya bunu bir sonraki provada bir denesek nasıl olur?” başlangıç noktasıyla da çalışmalara başlayabiliyoruz. Konsept anlamında da doğal olarak, içinde bulunduğumuz ve maruz kaldığımız sosyoekonomik süreç ve diğer toplumsal olaylardan sıklıkla besleniyoruz. Kendi adıma konuşmam gerekirse bu tarz konularda kendimi ifade etmek için müziği en etkili yöntem olarak görüyorum.
Bir parça için çıkış noktası bazen de sadece bir tema olabiliyor. Bu tema üzerine hissettiklerimizle stüdyoya girerek üretim sürecini başlatabiliyoruz. Buna bir örnek olarak Breaking News’u verebiliriz. Müziğe ek olarak arka planda bir konsept üzerine de çalışmalar yapmayı seviyoruz. Anlatıyı desteklemek amaçlı, müziği takiben artwork fikirleri de beraberinde uçuşmaya başlıyor. Şimdiye kadarki 3 EP’mizin ve teklilerimizin artworklerinde Tunç Eren (nicemusicdude) ile çalıştık. Ortaya çıkan işlerden aşırı memnunuz:)
Ali Murat: Bu konuda Akad’ın da gitar çalması şarkı yazmamızda kendiliğinden gelişen demokratik bir ortam yaratıyor. Genelde aklımıza gelen ufak riff’leri ve melodileri stüdyoya getirip birbirimize sunuyoruz. İkimiz bir arada olmadan şarkının üretim süreci pek ilerlemiyor. Yapılandırmayı stüdyoda veya ikimiz evdeyken çalıp ses kaydı alıyoruz. Sürecin geri kalanında üzerine düşünüp bir sonraki buluşmaya yeni fikirler yaratıyoruz. Sonra prodüktörümüz, üçüncü gözümüz Murat (Mazaai) ile paylaşıp onun evinde kaydediyoruz. Burada da değişiklikler olabiliyor. Sürecin en sonu da birlikte çalışmaktan her zaman onur duyduğumuz Hexe Music ile konuşup yayınlamakla tamamlanıyor.
Sahnede en çok keyif aldığınız performansınız hangisiydi ve neden?
Ali Murat: Genelde en mutlu olduğumuz, en keyif alarak çaldığımız yer Karga oluyor. Bize iyi gelen bir tarafı var. Her şey mükemmel oluyor. Bir de ODTÜ’de verdiğimiz konseri unutamıyorum. Kitle muhteşemdi.
Akad: Karga’da verdiğimiz tüm konserler genel olarak çok iyi geçiyor. Hem seyirci yeni şeyler keşfetmeye açık ve oldukça katılımcı oluyor hem de Karga ekibi bizi her seferinde mükemmel ağırlıyor. Onun dışında benim de oyum ODTÜ’den yana.
“İçinde bulunduğumuz janraya biraz progresif elementler dahil etmeye başladık”
Grup olarak müzikal anlamda nasıl bir gelişim gösterdiğinizi düşünüyorsunuz? Hedefleriniz neler?
Akad: Son zamanlarda dinlediğimiz ve beğendiğimiz müziklerin de etkisiyle birazcık progresif bir tarafa kaydık gibi hissediyorum. Son yaptığımız parçalara progresif rock gibi bir tanımlama yapmak doğru olmaz fakat hali hazırda içinde bulunduğumuz janraya biraz progresif elementler dahil etmeye başladık diye düşünüyorum. Ek olarak vokaller konusunda da kendi adıma gruba biraz daha katkı sağlamaya çalışıyorum. Yeni parçalarda vokal üzerine biraz daha ağırlık vermeye başladım.
Şarkı prodüksiyonu konusunda da Bad Place EP’sinden beri Murat Genç (Mazaai) ile birlikteyiz. Onunla birlikte üretim sürecimiz daha keyifli ve akıcı geçiyor. Bu bağlamda zaman içerisinde prodüksiyon anlamında da beraber bir çok tecrübe kazandığımızı söyleyebilirim. Seviyoruz kendisini.
Ali Murat: İlk EP’den şimdiye geldiğimizde müzikal olarak daha genişlediğimizi, daha farklı türlere dokunan bir yapıya dönüştüğümüzü hissediyorum. Bunu bilerek yapmıyoruz. Ama bence karakter olarak ikimizin de çeşitlenmeye yatkın olduğumuzu düşünüyorum. Bu da beni mutlu ediyor. Hedef olarak da bence bir albüm yapmanın zamanı olduğunu düşünüyorum. Uzun soluklu bir üretimi denemek beni heyecanlandırıyor.
“Farklı alandan sanatçılarla beraber iş birliği yapmak bizi çok mutlu ediyor”
İlerleyen dönemde keşfetmek istediğiniz yeni müzikal tarzlar veya işbirlikleri var mı?
Ali Murat: Akad’la birlikte birçok farklı işbirliği, farklı tarzlarda bir şeyler yapmayı tartışıyoruz. Bazen tartışmayla kalmıyor deniyoruz da. İkimizin de kafasına yatan bir durum olduğunda uygulamayı çok isteriz. Önceki soruda bahsettiğim çeşitliliği iki kişilik bir durumda uygulayabileceğimiz bir durum olabilir. Ayrıca farklı tarzdaki müzik üreticileriyle birlikte çalışmayı da istiyoruz. Sadece farklı müzisyenlerle değil, disiplinlerarası bir düşünce ile farklı sanat dallarıyla da işbirliği yapmayı çok seviyoruz. Bunu daha önce Bad Place EP lansmanımızın öncesindeki sergi ile yapmıştık. Yine benzer şeyler yapabiliriz.
Akad: Ali’nin de bahsettiği gibi farklı alandan sanatçılarla beraber iş birliği yapmak bizi çok mutlu ediyor. Ortaya çıkan anlatıya oldukça değer kattığını düşünüyorum. Bunu bu zamana kadar görsel sanatlar özelinde çok değerli sanatçılar ile gerek albüm artworkleri gerekse konser/sergi temaları ile uygulamaya çalıştık. İleriki süreçte de bunu sürdürmek istiyoruz. Müzikal açıdan bakarsak da, dinlediğimizde bizi heyecanlandıran bir eserle karşılaştığımızda hemen birbirimize paslayıp üstüne tartışıyoruz. Bazen bu parçalar bambaşka tarzlardan da olabiliyor. Bizde bıraktığı etkiler üzerine düşünüp cebimize bir şeyler koymaya çalışıyoruz. Bu konuda grup olarak deneyselliğe çok açığız, her an her şey olabilir.
İlham aldığınız diğer müzik grupları veya sanatçılar kimlerdir? Farklı sanatçıların müziğinden nasıl etkileniyorsunuz?
Akad: Ağırlıkla metal müzik dinleyicisiyim. O nedenle metal müzik yapmasak bile çalışımda rolü büyük ölçüde hissediliyor diye düşünüyorum. Metallica, Alice in Chains, Soundgarden, Soen (özellikle ilk albümleri), Mastodon, Katatonia, Porcupine Tree, The Pineapple Thief, Red Fang, The Sword gibi karışık bir listeyi uzattıkça uzatabilirim.
Yerel sahneden ise The Ringo Jets, Emre Kula, Hatespeech, Make Mama Proud, KES gibi isimleri severek takip ediyorum. Ortaya da tüm bu saydıklarım ve nicelerinin bir karması olarak filtrelerimden geçmiş bir şekilde TDD’nin vurmalıları ortaya çıkıyor.
Ali Murat: Daha önce konuştuğumuz bu farklı tarzlardan etkilenmemizin sebebi de birçok gruptan etkilenmemiz ve birbirimizin müzik zevklerimizin az da olsa farklılık göstermesi ve bunun sonucu gerçekleşen çatışma, bizim soundumuza çok büyük etki ediyor. Tabii ki iki kişilik müziğin olabileceğini bize gösteren The White Stripes, Royal Blood gibi grupların üzerimde çok büyük etkisi var. Black Pistol Fire, Reignwolf, Alice in Chains, The Ringo Jets, All Them Witches, Them Crooked Vultures, Queens of the Stone Age gibi grupların da üzerimde çok etkisi olduğunu düşünüyorum.