Rusya’nın Moskova kentinde gitarist ve besteci Ilya Lipkin tarafından kurulan The Re-Stoned, dinleyiciler tarafından her ne kadar “psychedelic stoner rock” olarak tanımlansa da, aslında birçok müzik türünü harmanlayarak kendine özgü bir müzik tarzına sahip olan benzersiz bir grup. The Re-Stoned’ın sound’u, başlangıçta hard rock klasiklerinden ilham alması ve belirli bir müzik tarzına sıkı sıkıya bağlı kalmaması sayesinde, kısa sürede klasik rock, acid folk, psychedelic rock, geleneksel doom ve stoner müzik tutkunlarının yanı sıra grubun old school-revivalist ruhuna ilgi duyan birçok dinleyicinin dikkatini çekmeyi başardı. The Re-Stoned, müzik serüveni boyunca birçok kadro değişikliğine gitti ve Kozmic Artifactz, Nasoni, Clostridium Records, Headspin Records, Qiasum Music, R. A.I.G gibi çeşitli plak şirketleriyle işbirliği içinde 10 tam uzunlukta stüdyo albümü yayınlamayı başardı.
The Re-Stoned’ın albümleri, dinleyicisini adeta mistik bir yolculuğa çıkaran, her notasıyla farklı boyutlara açılan birer müzik harikası. Her albüm, bir zamanlar dünyadan kopmuş gibi hissedilen o anlık boşlukları, özgürce süzülen melodilerle doldurur. Biz de The Re-Stoned’ın benzersiz müzikal tınıları hakkında, grubun kurucusu ve gitaristi Ilya Lipkin ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Müziklerinin evrimi, ilham kaynakları ve grup dinamikleri üzerine derinlemesine yaptığımız bu keyifli sohbetimiz, The Re-Stoned’ın yaratıcı sürecini daha yakından keşfetmemize olanak sağladı.
“Uzun zamandır benim bir parçam olan bu grubun bir organı gibiyim artık”
Merhaba. Grubu kurarken müzikal olarak hangi etkiler sizi bir araya getirdi?
Merhaba, ben Ilya. The Re-Stoned’ı 2008 yılında sevdiğim ve birlikte büyüdüğüm şeylerin çoğunu müziğime katarak kurdum: blues, psychedelia, ağır riffler ve hatta daha sonra folk. Grubun 15 yıllık tarihi boyunca pek çok müzisyen değişti. Bu süreçte ben de geliştim ve dolayısıyla müziğimiz de birçok kez değişti. Bana destek olan herkese çok minnettarım. Uzun zamandır benim bir parçam olan bu grubun bir organı gibiyim artık.
Şu anda harika bir ekiple çalıyorum. Vladimir Kislyakov bas gitarda. Uzun zamandır birlikte çalıyoruz ve birlikte çok şey yaşadık. O kadar uyumluyuz ki çoğu zaman birbirimizin cümlelerini tamamlayabiliyoruz. Sıkı bir müziğimiz var, hem çalma hem de müzik yazma konusunda ortaklığımız harika. Tanıdığım en iyi basçı ve hem zeki hem yaratıcı bir insan. Davulda Evgeny Kudryashov var. Kendisi çok eski bir dostumuz, efsanevi bir davulcu. Avant-prog grubu Disen Gage de çalıyor aynı zamanda. Teklifimizi kabul etmesi gerçekten harika ve iki yıl önce bize katıldı. Onunla birlikte grubun müziğinin yeni boyutlarını keşfetmeye başladık. Hepimiz hemen hemen aynı yaştayız ve benzer müzikleri dinleyerek büyüdük. Biz, ortak görüşlerimiz sayesinde çok rahat iletişim kurabiliyoruz. Bana göre bu, birlikte yaratmanın çok önemli bir yönü. Hepimiz King Crimson, Black Sabbath, Led Zeppelin ve tonlarca başka müzik ile beslendik. Bakalım bu mevcut kadro bizi nereye götürecek.
İlk başlarda Moskova müzik sahnesinde nasıl bir ortam vardı ve The Re-Stoned olarak nasıl karşılandınız?
Hatırladığım kadarıyla Moskova sahnesinde bu müziği çalan üçüncü grup bizdik. Gerçi diğer iki grupta vokal vardı. Bizde yok. İkisi de şu anda aktif değil.
Karşılama inanılmazdı! Eğlenceli bir bilgi vermek isterim: The Re-Stoned’ın ikinci konseri
Moskova’da bir tech-death grubu olan Anata‘nın sahne aldığı bir metal festivaliydi. Başından beri,
metalhead’ler, eski blues ve hard rock hayranları ve stoner meraklıları bizi coşkuyla karşıladı.
Albümlerinizden birini yaratırken yaşadığınız en unutulmaz deneyim neydi?
Her albüm kendi tarzında öne çıkıyor. Her kayıt bir şekilde benim için yaratıcı ve hayati bir deneyim oldu. İlginç ve saçma şeyler de oldu ama. Örneğin, ‘Analog’ albümünü kaydederken dükkan sahibinin -biz bir müzik mağazasına bağlı bir stüdyoda kayıt yapıyorduk – kapıyı tekmeleyerek açması ve bas sesini kısmazsak bizi dışarı atacağını söylemesi inanılmazdı. Kaydın tam ortasında! Saçmalık bu. Ortamı mahvetti ama basları istediğimiz gibi kıstık ve bir şekilde atlattık. Bu arada, kaydettiğimiz parçanın adı sonunda
‘Put the Sound Down or Get the Hell Out’ oldu.
“Bir müzisyen olarak her şeyden önce kendimiz için yaratırız”
Elbette her müzisyenin öncelikli hedefi yaratmaktır. Ancak ben albümlerinizi dinlediğimde sonsuz bir huzur ve dinginlik hissediyorum. Albümler ve şarkılar beni hiç bilmediğim bir diyara götürüyor. Şunu sormak istiyorum, sizce bir müzisyenin dinleyici ile etki kurmasının asıl sebebi, müzisyenin yarattığı ilhamın, dinleyiciye tam olarak aktarılması mıdır? Yoksa müzisyen sadece yaratıcı olmalı ve yoluna mı bakmalı?
Buna cevap vermek bir hayli zor. Bir müzisyen olarak her şeyden önce kendimiz için yaratırız. Bu süreçte gelişiriz ve kim olduğumuzu ifade ederiz. Eğer dinleyiciler bundan keyif alıyorsa ve bunu anlayabiliyorsa işte bu bir mucizedir. Benim için ilerlemek hayatın özüdür. Büyümek -hem kişisel hem de grup olarak-
Bize iyi ve özgün gelen sesler ve görüntülerden oluşan bir dünya inşa ediyoruz. Hayatın yüklerini bir süreliğine unutabileceğimiz bir yer. Bununla birlikte, canlı gösterileri de göz ardı etmeyelim. Hiçbir şey canlı bir konserin ham enerjisiyle kıyaslanamaz. Konserler, yani müzisyenler ve seyirciler arasındaki enerji alışverişi gerçek bir sihirdir. Sen bunu sadece dijital olarak dinleyerek duyguların tamamını alamazsınız. O yüzden gelin bizi canlı izleyin!
Doğaçlama unsurlar sizin için ne kadar önemli? Canlı performanslarınızda doğaçlama yapıyor musunuz?
Evet, doğaçlama bizim için çok önemli. Tipik olarak, bestelerimizin net ama jam bölümleri için kasıtlı olarak yer bırakıyoruz. Bazı soloları aynı şekilde çalıyorum. Ama performans sırasında her seferinde farklı yaklaşıyorum. Bazen tamamen senaryo dışına çıkıyor ve tamamen doğaçlama bir şeyler çalıyoruz,
anlık şeyler. Bu her zaman büyüleyicidir; müzisyenlerin anlık görüntülerini yakalamak gibi. Bu başlı başına ilginç bir deneyim. Her konser biraz farklı oluyor. Bu günlerde daha çok önceden düzenlenmiş bestelerimiz var ama bu doğaçlamanın ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Bazen tamamen doğaçlama çaldık. Hatta bu parçalar yeni şarkılara ilham kaynağı oldular.
“Özellikle konserler mistik, enerjik bir ritüel gibidir”
Psychedelic sanat ve stoner rock müziği arasındaki bağ hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sanırım psychedelic sanat, genellikle stoner rock olarak adlandırılan şeyden ayrılamaz. Bununla birlikte, kendimizi etiketlememeye çalışıyoruz ve saf stoner rock çaldığımızı iddia etmiyoruz. Psychedelic sanat bizim estetiğimiz için hayati önem taşıyor, özellikle de albüm kapaklarımızda. Fakat psikoaktif maddeler için – eğer sorduğunuz buysa – onları asla teşvik etmedik. Herkes kendi seçimlerini yapar. Kendini keşfetmek ve evreni keşfetmenin birçok biçimi vardır ve maddeler bunun tek yolu değildir.
İnsanlar bize müziğimizin bilinç genişletici araçların yerine geçebileceğini söylediler. Özellikle konserler mistik, enerjik bir ritüel gibidir. Sanki biz ve izleyiciler başka bir boyuta giriyor ve bizimkinden tamamen farklı bir deneyim yaşıyor. Belki de bu bir tür ortak psychedelic deneyimdir, kim bilir?
Gelecekte The Re-Stoned için neler planlıyorsunuz? Yeni projeler var mı?
Kesinlikle! 2024 baharında yeni bir albüm kaydettik. Oldukça spontane oldu ama büyüleyici ve bence sonuç harika. Yıllar boyunca çok fazla materyal biriktirdik. Yeni albüm için de şunları söyleyebilirim. Miksajı neredeyse bitirdik ve yakında mastering’e başlayacağız. Kesin çıkış tarihi henüz belli değil ama muhtemelen 2025 baharında çıkacak. Bu albüm, “The Stories of the Astral Lizard” gibi, ancak önceki iki albümün tam anlamıyla bir devamı değil. Yeni bir albüm her zaman bir müzisyenin favorisidir ve dinlemeniz için sabırsızlanıyorum. Albümden bir parça olan ‘The Loom’ şimdiden canlı setlerimizin bir parçası oldu.
Rusya dışında turne yapmak politik durum nedeniyle zor oldu, ancak biz Avrupa ve Amerika’da mümkün olan en kısa sürede çalmaya kararlıyız. Bu arada, biz Rusya’da konserler dizimize devam ediyor ve Rusya ile heyecan verici bir proje üzerinde çalışıyoruz. Guitar Club mağazasında analog gitar sesi hakkında kısa bir belgesel kaydettik. İçinde, ben olacağım. Gitarlarım, ekipmanlarım, pedallarım ve tabii ki grupla çalmakla ilgili hikayeler paylaşıyorum. Dünyada olup biten her şeye rağmen, bu yıl inanılmaz derecede yaratıcı ve tatmin edici. Aklımızı başımızda tutuyor. Dünyanın dört bir yanındaki tüm dostlarımıza: teşekkür ederiz! Bizi hatırladığınız ve dinlediğiniz için teşekkür ederiz.. Bizi beklediğiniz ve ürünlerimizi satın aldığınız için. Nazik ve teşvik edici yaklaşımınız için size de teşekkür ederiz. Zor zamanlarda bize umut veren sözler. Bunu asla unutmayacağım.
Misyonumuz müziğimizi size ulaştırmak ve bunu elimizden geldiğince yapmaya devam edeceğiz. Gösterilerin düzenlenmesi de dahil olmak üzere her türlü yardım için minnettar oluruz. Çekinmeyin
[email protected] adresinden bize e-posta gönderin.
Yakında görüşmek üzere, arkadaşlar
Ilya & The Re-Stoned ekibi