The Chapel of Sacred Mirrors (Kutsal Aynalar Şapeli) psikedelik sanat üstadı Alex Grey’in şapeli olarak karşımıza çıkıyor. Bu şapel, eşi Allyson Grey tarafından New York’ta kurulan bir sanat dergahıdır. Bu şapelin sıradışı özelliği sadece bu iki üstâdın sanatını sergiliyor olması değil aynı zamanda mistisizmin temellerinden oluşan inanç bütünlüğünü de vurguluyor olmasıdır. Aynı zamanda bu şapel, Alex Grey’in en etkileyici ve topluluk tarafından en çok takdir edilen dönüştürücü sanat çalışmalarını kalıcı olarak sergileyeceği ve tamamıyla “uyanmış” bir insan bilinci vizyonuyla büyüteceği kutsal bir mekandır. Alex Grey’in eserleri, burada sergilenmektedir.
The Chapel of Sacred Mirrors (Kutsal Aynalar) serisi, çağdaş kutsal sanatın kendine özgü çalışmalarından birisidir; çerçeveletilmiş 21 çalışmadan oluşan bu enstalasyon, 19 tablodan ve iki aynadan meydana gelmektedir. Çalışma vücut anatomisini, zihni ve ruhu derin detaylar ile inceler. Her bir eser, ziyaretçileri imgeleri kendilerine yansıtmaya davet ederek ve öze bakma hissiyatı oluşturarak, gerçek boyutlu çalışmalar sunar. Kutsal Aynalar eserleri vücudun ve ruhun belli başlı yönlerine şifalandırıcı bir enerjiyi görselleştirerek odaklamanın araçları olarak kullanılabilirler.
Kutsal Aynalar eserleri, hayatın evrimsel karışıklığının mucizesini ortaya çıkartarak, insan deneyiminin tüm ırksal, sınıfsal ve cinsler arası ayrımlarının birliğini ortaya koyar ve insan bilincindeki farklı bakış açısı potansiyellerini göz önüne çıkartır. Antik ve spiritüel, çağdaş ve analitik bakış açılarının birleşimi ile yeni, bütünleştirici bir sentez oluşturur. 1979 yılında, 25 yaşındaki Grey, sanatını kurtarabilmek ve onu sunacağı kişileri şifalandırabilmek adına Kutsal Aynalar serisinin tablolarına başlayarak, insan vücudunu organ organ, sistem sistem incelemiştir. Kutsal Aynalar eserleri, vücudun, zihnin ve ruhun gerçek boyutlu tasvirlerini ayna biçiminde sunarak ziyaretçilere kendi varlıklarının öz ve süptil boyutları ile bağlantı kurma konusunda yardımcı olur.
Mistik Deneyimin Sanata Evrilmesi
Grey’in Kutsal Aynalar serisindeki tablolarından biri olan “Evrensel Zihin Latisi” materyal bedenin, özünde tamamıyla ışık dolu bir çeşme oluşunu tasvir eder. Grey, tabloya ilham veren mistik deneyimi şu şekilde anlatır.
“1976 yılında, Allyson ile yaşamımızı ve sanatımızı değiştiren bir deneyim yaşadık. Törensel bir enerji çalışması yaparak yatağa uzandık ve vücudumun fiziksel gerçekliğinden haberdar olmadığım yüksek bir bilinç seviyesi ortaya çıktı. Sınırsız bir evrensel zihin latisi içerisinde bütün varlıklarla ve diğer her şeyle olan bağlantımı hissettim ve gördüm. Evrendeki her varlık, halka şeklinde, kendini aydınlatan bir aşk enerjisiydi; sonsuz bir şekilde her yönden birbirine bağlanan hücresel bir nod, bir mücevherdiler. Tüm ‘ben’ ve ‘öteki’ düalitesi bu sonsuz spiritüel ışığın içerisinde yok olmuştu. Daha önce burada olduğumu hissediyordum ve belki de bir şekilde zaten hep oradaydım. Bu durum doğumun ve ölümün, zamanın ötesindeki hali idi ve gerçek doğamız herhangi bir fiziksel çevreden hatta fizik bedenimden dahi daha gerçekti. Berrak ışık matrisi, pür bir boşluk alanından ortaya çıktı ve tüm ikna ediciliği ile ışık geri çekildiğinde, Allyson’a ve yatak odamıza bakmak için gözlerimi açtım. Onun da, resimlerimizde ve bu halin inanılmazlığına yönelik iletişimlerimizde ifade etmeye çalıştığımız aynı kişilerarası boyutu aynı zamanda deneyimlediğini öğrendiğimde şok oldum. Bu sonsuz ruhlar ağının deneyimi hayatımızı değiştirdi ve bize sanatımızı ve misyonumuzu odaklayacak bir konu bahşetti.”
Psişik Enerji Sistemi
Kutsal Aynalar’ın tamamlanışını takip eden yıllarda, Grey’in çalışmalarının odağı insan ruhunun evrimi ve aşkın ışık kavramı üzerine yoğunlaşmaıyla başladı. 1980 yılında “Psişik Enerji Sistemi”ni çizerken, Grey, insan figürüne yönelik yeni bir bakış açısı keşfetti; çok kültürlü şifacılık ve aşkınlık sistemleri tarafından keşfedilmiş mistik ışıkla parlayan bir beden. İlahi Işık’ın sanattaki tasvirlerinin tarihini ve ışığın beden ile olan ilişkisini araştırmaya başladı. Bu, parlayan şamanlar, Mısır güneş tanrıları ve hareli aziz portrelerinin bir slayt göstergesi ile eşlik ettiği transfigürasyon konferansına yol açtı. Şair W.B. Yeats, kahince bir beyanatta bulunmuştur: “Sanatçılar artık omuzlarının üzerine rahiplere düşen yükü alacaklar. Zihinlerimizi şeylerle değil, şeylerin özüyle dolduracaklar.” Sanat öz bir gerçeği veya farkındalığı ilettiği zaman, o gerçek veya farkındalık bizim için bir öz haline gelir. Zihinlerimiz “şeylerin özünü” kucakladığındaysa, transfigürasyon haline varmış oluruz.
Bu söylemler ve düşünceler ise Grey’in sanat anlayışının tamamıyla özünü oluşturuyordu.
Merak edilesi ve görülmesi gereken bu kutsal mabet için Alex Grey kendi internet sitesinde‘da şöyle der:
“Her gün, Kutsal Aynalar eserlerini ve diğer sanat eserlerini inceleme isteklerine denk geliyoruz. The Chapel of Sacred Mirrors (Kutsal Aynalar Şapeli) bir iç-gözlem, meditasyon, etkinlik ve seremoni mekânı olacak ve ideal bir doğa atmosferindeki canlı bir kültür enstitüsü haline gelecek. Kutsal mimari, ruhun gizemlerine yönelik bir inisiyasyon merkezi görevi görür ve Kutsal Aynalar eserleri, bir tür olarak sahip olduğumuz en yüce amaçlara seslenir; evrensel şefkat, hayatın tüm çeşitlerine yönelik bir saygı, bilgelik geleneklerinin ve kültürlerin tümüne yönelik bir takdir, uyanan bir bilinçlilik ve insan potansiyelimizin tamamıyla gerçekleşmesi düşüncesi. Bu kutsal şapelde, yapılan eserler, şayet daha aklı başında, sevgi dolu ve yaşamı onaylayan bir medeniyet haline gelmek için fazlasıyla ihtiyaç duyduğumuz radikal farkındalık yükseltmesine ulaşmamıza bir katkı sağlayabilir.”