Reptilians From Andromeda röportajı ile grubu yakından tanıyoruz! Rashit grubundan tanıdığımız Tolga Özbey’i gitarda gördüğümüz Reptilians From Andromeda, yerli sahnenin garage punk klasmanına sağlam izler bırakarak ilerleyişini sürdürüyor.
Vokalde enerjisi ve performansıyla dikkat çeken Aybike Çelik Özbey, bas gitarda Kerim Gonencer ve davulda Başak Karacan ile müzikal bütünlüklerini oldukça keyifli bir şekilde bir araya getiren Reptilians From Andromeda, verdikleri ürünlerle de müzikal anlamda başarılarını her geçen gün arttırmaya devam ediyor
Reptilians From Andromeda kendi süreçlerine dair kendi ağızlarından dökülenlere kulak verebilmek için grup üyeleriyle biraz sohbet ettik.
Merhaba. Reptilians From Andromeda’nın müziğinin detaylarına geçmeden önce grup üyelerini biraz daha detaylı tanıyalım. Neler yapıyorsunuz?
Aybike: Yaptığım seçimlerin sonucunda, bazen de seçim yapmadan, yaşamın bana getirdiğini yaşıyorum.
Tolga: Konser ve turneler haricindeki zamanları genellikle demo kayıtlarını hazırlamak ve müzik üzerine yazarak geçiriyorum. Özellikle 50’ler filmleri seyretmek ve 50’ler 60’lar gözden kaçmış albümlerini dinlemek ve üzerine okumak da sanırım en büyük zevkim diyebilirim.
Kerim: Reptilians’ta Mart 2019’dan bu yana bas çalıyorum. Tolga’yla Rashit’in ilk dönemlerinden, Türk hardcore punk camiasının başladığından bu yana tanışıyoruz.
Başak: Davul çalmak haricinde çizim yapıyorum. Bu sıralar aerial hoop ile ilgilenmeye başladım.
Reptilians From Andromeda Bir Araya Geliyor
Daha önce pek çok projede yer aldınız. Hem birlikte hem de ayrı ayrı. Grup nasıl bir araya geldi ve süreç Reptilians From Andromeda’ya nasıl evrildi?
Aybike: Eski bass gitaristimiz Merve hastalanınca Başak’a tanıdığı bass gitarist olup olmadığını sordum o da “Davulcu lazım değil mi” dedi güldü. “Şu anda değil ama olabilir muhtemelen” dedim. Yasak ilişkimiz böyle başladı. Çünkü grup olmak aile ya da sevgili olmak gibi ve yolunda gitmeyen bir şey olduğunda söylemeseler de hissetmeni sağlarlar. O sıralar başka bir davulcumuz vardı, o gitmek istediğinde ilk Başak’ı aradım. Birlikte Housing Crash konserinde buluştuk. Sonrasında da provalara ve beraber şarkı yapmaya başladık. Gerçekten iyi arkadaş olduk, birlikte ekim ayından beri yurtiçi ve yurtdışında 20’nin üzerinde konser verdik. Bazen konuştuğumuzda “Nasıl yani 1 yıl bile olmadı sanki 3 sene gibiydi” diyoruz, zamanda bir kırılma gerçekleşti galiba. Kerim ise İspanya turnemiz sırasında gruba dahil oldu. Aslında Kerim bizim ilk bass gitaristimiz olabilirdi ama son oldu sanırım.
Tolga: Birçok eleman değişikliğinden sonra önce Başak gruba davulcu olarak katıldı, sonrasında da uzun yıllardır arkadaşım olan Moribund Youth ve Turmoil gruplarından Kerim Gönencer gruba bas gitarist olarak dahil oldu.
Gürültülü, Dışavurumcu, Cadı-Punk!
Tarzınızda elbette güçlü bir punk altyapısı var ama punk’ın bildiğimiz klasik sound’unun dışında da pek çok etkileşim göze çarpıyor. Aslında tarzınız kısaca punk’ın eklektik hali diyebiliriz belki de. Kendi sound’unuzu nasıl yorumluyorsunuz ve müziğinizi oluşturan temel etmenler nelerdir kısaca bahseder misiniz?
Aybike: Gürültü ve dışavurum diyebilirim.
Tolga: Dinlemekten zevk aldığımız birçok farklı müziğin etkisini görmek mümkün.
Başak: Kendi müziğimizin türüne cadı-punk diyebilirim. Müziğimizde hepimizden bir şeyler görmeniz mümkün. Müziği oluşturan etmenler hepimizin bir parçası.
Kerim: Müzikal manada punk rock kümesi içerisinde adlandırabiliriz belki ama klasik bir punk rock grubu olmadığımız aşikar.
Geçtiğimiz aylarda keyifli bir Avrupa turnesi geçirdiniz. Tepkiler nasıldı?
Aybike: Seyirci harika katılımcı, yaptığımız müziğe saygı duyan, müziği seven, katılımcı insanlardı. Yani örneğin x mekâna veya y festivaline gruba bakmadan giden, profesyonel olmayan, yaptığın şeyin ne olduğunu bilmeyip (aslında gerçekten müzik dinlemediği için) bön bön bakan bir dinleyici kitlesi veya kendini bir şey yapmadan üstün gören “snob” insanlar yoktu. En önemlisi de rocknroll, punk müziğini yiyip yutmuş, birçok sanatçıyı, çılgınlıklarla dolu sahne şovlarını görmüş seyircinin yüksek enerjide senin şovuna da katılması. Bu gerçekten canlı çalarken insanı motive eden bir şey. Yaptığın şeye gerçekten bayılıp merch satın almaları da cabası.
Başak: Seyircilerle aramızda gerçek bir bağ hissettik tepkiler harikaydı. Çok güzel dostlar edindik. Başka ülkelerden insanların müziğimize duyduğu hayranlık bizi mutlu etti.
Kerim: Her grubun tecrübe etmesi gereken bir deneyim olarak görüyorum.
Tolga: Her şeyden once gerçekten bizim sound’umuzu seven bir seyirci kitlesine ulaşmak çok keyifliydi. İspanya seyicisi özellikle her türlü övgüyü hak ediyor.
“Derin bir müzik inşaa etmek, fazla kompleks bir şarkı üretiminden çok daha minimal bir yaklaşım gerektiriyor”
Türkiye sahnesi için oldukça zor bir müzik yaptığınızı söyleyebilirim fakat etkileşiminiz gerçekten çok fazla. Tolga sen yıllardır bu piyasanın içindesin zaten ve pek çok alternatifi bir müzisyen olarak bir arada gördüğüne eminim. Fakat grup bu hali ile bir aradayken bambaşka bir duruş sergiliyor. Işıltınız farklı demek istiyorum. Bir aradalığınız ve üretimleriniz için sizler neler söylemek istersiniz?
Tolga: Grubu kurarken daha en başta uçta rocknroll zevkleri olan insanlara hitap eden bir müzik yapmak istiyorduk. Biraz profesyonel rocknroll dinleyicisine ulaşmak istedik. Burada profesyonelden kastım rocknroll ineği olmak, gitar müziği hakkında epey bir background’a sahip olmak gibi. Yoksa sound’un içinde gizli olan detayları kavramak zor. Kabul etmek lazım punk’a tutulmamızın daha baştan ilk nedeni felsefesi olan ender müzik akımlarından biri olmasıydı. Derin bir müzik inşaa etmek, fazla kompleks bir şarkı üretiminden çok daha minimal bir yaklaşım gerektiriyor. Bu yüzden bence de Türkiye sahnesi için zor bir tarz.
Kabul görmesi ya da anlaşılabilir olması için bu konuya hakim olmak gerekli. Birçok zevk gibi bizim müziğimiz de ileri derecede bağımlılık yapsın istedik, sanırım fark burada gizli, yoksa herkes müzik üretiyor ve aslında geniş kitlelere ulaşmanın formülünün de herkes farkında. Ama elitist bir yaklaşım da değil bu çünkü kusuncaya kadar içen ve konserlerde kendini kaybetmek isteyen bir kitle bu bahsettiğim. Uzman düzeyde rezil bir sürüngenlikten bahsediyorum.
Biraz da şarkıların hikâyesine değinmek istiyorum ve burada Aybike’ye bir soru yöneltmek istiyorum. Sözler gerçekten ilgi çekici ve özellikle bazı şarkılar fazlasıyla “witchy” enerjisi yayıyor. Söz yazma sürecinle ilgili neler paylaşmak istersin?
Aybike: Söz yazarken genelde gerçek duygularımı, gerçek yaşadıklarımı aktarıyorum ama bunların bazılarının sadece benim değil hayatı boyunca etiketlenmiş, yaşamdaki kırılma anlarını sıklıkla yaşamış, sadece kadın olduğu için hayalleri-arzuları ciddiye alınmamış birçok sinirli kadının sesi olduğunu da biliyorum, bazen de başka ruhlar tarafından ele geçiriliyorum çünkü içim sadece kadın da değil. Hayatta belli insan modelleri var bu insanlarla karşılaştığında neler olur ve ihtimaller nedir gibi sorular sormak gerekiyor. Bu soruları çok hızlı ve istemsiz cevaplıyorum ve o an sadece biliyorum, ilgilenmiyorum. İlgilendiğim şeyler bu insanlar veya ne olacak sorusunun cevabını bildiğim şeyler değil, bilmediğim ile ilgileniyorum. Canavarlar, ucubeler ve dışlanmış olanla ilgiliyim, sonucunda iyi ya da kötü şaşırıyorsam benim için mutluluk bu, biraz mazoşist bir tarafı da var.Şarkı yazma sürecim biraz spontan ve her gün biraz yazarım. Şöyle güzel köpüklü bir banyodan sonra ilham gelir de ben yazarım gibi bir sürecim yok.
Grubun önümüzdeki süreçleri nelerdir? Turneler, konserler ve yeni çalışmalarla ilgili neler paylaşmak istersiniz?
Tolga: Yakında yeni Ep’miz “Bloodlust of the doll witch” kaset ve CD formatında yayınlanacak. Temmuz ayında da Mandinga Records’tan Brezilyalı bir grup olan Bang Bang Babies ile “Split 7’’ plağımız yayınlanacak. Birçok konser ve festival dışında bir de Almanya turnesi yakın dönem planlarımız arasında.
wearethehippies 2019