Ohol Yeg: Black Metal’in Tek Kişilik Ruhu

Ankaralı tek kişilik black metal projesi Ohol Yeg, 2015 yılında yayımladığı ilk EP’siyle yerli black metal sahnesine karanlık bir soluk getirdi. Kendi özgün tarzını yaratarak derinlikli melodiler ve yoğun bir atmosferle dinleyicilerini büyüleyen proje, kısa sürede underground metal camiasında dikkatleri üzerine çekti. Şimdiye kadar iki uzun çalar albüm yayımlayan ve 3 farklı split çalışmasında yer alan proje, hem üretkenliği hem de kendine özgü temalarıyla yerli black metal sahnesinde dikkat çeken bir isim haline geldi.

Ohol Yeg röportajı ile projeyi daha yakından tanıyoruz.

Ohol Yeg’in ortaya çıkış sürecinden bahsedebilir misiniz? Bu proje nasıl doğdu?

Ohol Yeg’in temellerini 2014’ün sonunda yazdığım çok primitif birkaç riff ile attım. Kendime özgü, biraz daha farklı, bana daha derinliği olduğunu hissettirecek ne gibi şeyler yazabilirim diye kendimi test etmek istedim aslında. 2015’in Ocak ayında gittiğim İsveç’te Erasmus değişim programı ile geçirdiğim 6 ay ise bu sürecin asıl ilham kaynağı oldu. Her ne kadar ondan önce de black metal dinleyicisi olsam da asıl hissiyatını, ilk ateşini kaptığım yer orası oldu diyebilirim. Şubat ayında gittiğim Watain konserinde yapmak istediğim şeyin tam da o olduğunu anladım, tam orada karar verdim bu işi yapmaya. Orada Kolombiyalı bir arkadaşımın gitarını ve 10 watt’lık amfisini birkaç günlüğüne ödünç alıp yurt odasında ilk iki şarkıyı, Misanthropy ve Ohol’u telefonumla kaydettim. Bunlar açıkçası demo bile denebilecek seviyede değil bence, şu an objektif olarak dinlediğimde. Ama bana hala açıp dinlediğimde o aynı ateşi hissettiriyor, aynı hissiyatı ve derinliği hala görebiliyorum. Ne kayıt, ne hardware, ne müzik produksiyonu, ne doğru düzgün vokal tekniği ne de gitar tonunun incelikleri konularından anlıyordum. Ama benim için zaten asıl önemli olan bu ateşi ortaya koyup kendim için bir milestone, geçmişe bir çapa bırakabilmekti, ki bunu başardığımı 10 sene sonrasında şu an görüyorum. 10 yıl önce bir şeyler hissedip tutkuyla dinlediğiniz bir şarkıyı şimdi dinleyince ne hissediyorsanız bir de o şarkının geçmişten size seslendiği versiyonu düşünün, onun gibi bir şey.

Projenin ismi için ise üç ayrı seçenek oluşturduğumu hatırlıyorum. Ohol, Yeg ve yanılmıyorsam Yelbeğen veya Mergen idi bu seçenekler. İroniktir ki Yelbeghen diye bir proje sonradan zaten çıktı, Mergen’i ise zamanında çalıştığım arkadaş, yaşamı kısa olan bir produksiyon şirketine vermişti. Yine aynı Kolombiyalı arkadaşıma bu üç fikri sunduğumda Ohol ve Yeg’i birleştirebileceğimi önerdi. O anda bende bir şimşek çaktı ve dedim ki bunu neden yeni bir spin-off destana, sagaya dönüştürüp bu iki varlığın neler yapacağını anlatmayayım. Evet, buna çok sadık kaldığımı söyleyemem, fakat sonraki sorularda detaylandırabiliriz bunu.

Ohol Yeg logo

“Yaptığım prodüksiyonun hepsi benden çıkma olduğu için işin derinliğini artırıyor”

Tek kişilik bir projeyi yürütmenin avantajları ve zorlukları nelerdir?

En büyük avantajı size karşı çıkacak, engel olacak, yaptığın işi başka yöne çekecek birinin olmaması. Bununla birlikte yazılan şarkıların tamamen samimiyetle yazılıp tek kişinin duygularını aktaran tek yumruk şarkılar olarak çıkabilmesi. Sözler, gitarlar, davullar ve tabii ki elimden geldiğince yaptığım prodüksiyonun hepsi benden çıkma olduğu için bence işin derinliğini artırıyor. Böylece, kimseye hiçbir şeyi meşru kılma gayreti olmuyor ve yapayım da bitsin yaklaşımına girmek zorlaşıyor. Ben her konuda tek çalışmayı seven biri olduğum için bu durumdan oldukça memnunum. Örneğin 2-3 kişilik içinde bulunduğum diğer gruplarda ürettiğim içeriğin aynı derecede samimiyet ve derinlik olduğunu sorgularım. Çünkü, ister istemez herkes ortak bir yerde buluşmak zorunda oluyor ve sen kendini olduğun noktadan başka bir yere ittirdiğinde asıl düşünceni yansıtmak yerine kendini başka bir temayı yansıtmak durumunda bırakırken buluyorsun.

En azından benim için, en büyük dezavantaj beni ittiren faktörlerin az olması. Zaman bulma konusunda sıkıntı çeken biri olduğum için üretim süreci gerçekten çok uzun zaman alıyor. Sadece bir söz yazıp bir vokal yaptığım gruplarda bir albümü iki hafta gibi sürelerde bitirebilirken, Ohol Yeg için bir şarkının yazılıp içime sinen noktaya gelmesi aylar sürebiliyor. Bu da motivasyon kırıcı bir şey elbette. Bir de tabii operasyonel kısım var. 5 kişilik bir grupta bir kişi sosyal medyayla, bir kişi baskı ve satış gibi süreçlerle, bir kişi konser veya iş birliği gibi konularda iş bölümü yapabilirken burada tek kişi olmak oldukça yorucu olabiliyor. Üstüne bir de tabii bütçe bölümü kısmı var. Black metalden konserlerden kaçınarak ve reklamlar vermeden, botlar basmadan, iş birlikleri yapmadan para kazanma gibi bir şey zaten söz konusu değil. Dolayısıyla masraf yapacağım adımlarda çokça düşünmem gerekiyor, tüm masraf bende olduğundan.

“Yazarken en keyif aldığım tema kuşkusuz felsefi içerik”

Ohol Yeg’in sözlerinde işlediğiniz temalar arasında sizi en çok etkileyen hangisi?

Beni etkileyen değil de üzerinde durmayı en çok sevdiğim diyelim. Yazarken en keyif aldığım tema kuşkusuz felsefi içerik. Çünkü sınırı yok, sınır tamamen kelime dağarcığınız kadar ve yazdığınız her kelime benliğinizin tam da içinden geliyor. Üstü kapalı anlatım da çokça yapıyorum, bazıları tamamen o şekilde beğendiğim için, bazıları ise bazı şeyleri pek açıkça söyleyemediğimiz için. Ama metafor ve analoji üzerine bazen fazla üstü kapalı anlatım yapabiliyorum, dinleyici tarafından anlamak neredeyse imkansız. Örneğin, Orbiting the Infinite Void şarkısı tamamen benim inanç konusundaki yolculuğumu anlatan bir şarkı. Bir boşluğun, yani nihilistik bir inançsızlığın etrafında dönüp durmak ve sonunda buna ulaştığımda yaşananlar vb. Bunu anlamak hakikaten çok zor, fakat bunu yapmak gerçekten hoşuma gidiyor diyebilirim.

Şarkıların konseptini belirlerken özellikle dikkat ettiğiniz unsurlar var mı?

Zaman zaman var.  Ama bu konseptler çoğu zaman açıkçası besteyi yapmaya başladığım zamanki ruh halime ve düşüncelerime göre şekilleniyor. Bu yüzden de dediğim gibi her zaman bir albüm konseptine sadık kalmadığım olabiliyor. Konsept belirlerken bir şeye dikkat ediyorsam bu da genelde yine benim o dönemde yapmak istediğim neyse onu yansıtması, daha ötesine gerek olduğunu düşünmedim hiç. Bir şeye benzeme, bir trendi takip etme, belli standartları tutturma, bazı hayatsız arkadaşlara göre “alt ligde oynamamak” gibi kaygılar olduğu sürece halihazırda birbirinin kopyası gibi duyulan ve içi bomboş içerik üreten metal gruplarından biri olmaya itilmek kaçınılmaz. Başarı ölçütüm bana hiçbir katkısı olmayacak yabancı bir label ile anlaşmak veya zamanımdan, enerjimden ve bütçemden çalacak konserlerin peşinde koşmak değil, hiçbir zaman olmadı. Tek başarı ölçütüm 10 yıldır olduğu gibi kendi tatminim. Bunu şarkıların konseptlerinde kısmen tutturduğum oldu, tekrar açıp dinlemeye dahi katlanamadığım şarkılar da oldu. Rafine, izole ve steril işlerin peşinde değilim kısacası.

Ohol Yeg

“Yaptığımız işin, gerçek anlamda, saf bir öz tatmin haricinde bir karşılığı yok Türkiye’de”

Türkiye’de black metal yapmanın kendine has zorlukları olduğunu düşünüyor musunuz?

Kim düşünmez ki. Yaptığımız işin, gerçek anlamda, saf bir öz tatmin haricinde bir karşılığı yok Türkiye’de. Evet, bence yeni nesilde daha yaygın görmeye başladık dinleyici artışını. Ama hala en çok dinlenenimiz bile ne başarabiliyor, kaç kişiye ulaşıyor? Konser vermeyi seven gruplar için ise bir başka zorluk var. Zaten bir avuç insanın olduğu şu scene’de lobicilik faaliyetleri ve başka şaibeli bağlantılar yoluyla her yabancı grubun altında olmayı amaç edinmiş gruplar herkesin önünü tıkamayı başarıyor. Organizatörler ve birilerinin “abileri” ise zaten oldukça sayılı ve tüm kararları en iyi yağ çekenlerden yana kullanıyorlar maalesef. Dolayısıyla, pasta oldukça küçük ve hayatını bu pastayı saklamaya adayanlar yüzünden maalesef bir şeylerin ilerlediğini düşünmüyorum.  Ekipman, stüdyo, davulcu, metal gruplarına açık konser alanlarına erişimin oldukça kısıtlı olması da cabası. Konser vermeyi seven gruplar için dedim, zira ben konser vermekten pek haz etmiyorum, efor ve getiri dengesindeki karşılığını ödüllendirici bulmuyorum. Önüme çok iyi bir fırsat çıkmadıkça genelde olumsuz yaklaşıyorum ister istemez.

Bunun üstüne sosyopolitik iklim “sustukça sıra acaba ne zaman bize gelecek” diye düşündürüyor sürekli insanı ve alternatif çözümler bulmaya itiyor. Bu politize ve polarize olmuş toplum hakkındaki şikayetlerimizi bile dile getirmekten çekinecek noktaya getirdiler tüm sanat icra eden kişileri maalesef.

Black metal dışında etkilendiğiniz bir sanat türü var mı?

Pek sayılmaz. Profesyonel işimin de bir parçası olan fotoğrafçılık etkilemiştir beni en fazla, olsa olsa. Fakat bunun Ohol Yeg üzerinde bir etkisi olduğunu düşünmüyorum, hatta belki Ohol Yeg’in fotoğrafçılık üzerinde etkisi vardır.

Metal genre’larının ise çoğunluğundan haz etmiyorum diyebilirim, bana hitap etmiyor. Özellikle saf entertainment, eğlence amaçlı ve dümdüz yapmış olmak için yapılan, bir şey hissettirmeyen metal müziğe pek katlanamıyorum. Böyle black metal ürünü de çokça var elbette. Bunun haricinde dinlediğim farklı genre’lar var elbette, fakat yine de bunların Ohol Yeg üzerinde direkt bir etkisi olduğunu söyleyemem.

Dinleyicilerinizin şarkılarınıza verdiği yorumlar veya kişisel hikayelerden sizi etkileyen oldu mu?

Kesinlikle hayır, dikkate aldığım yegane görüş en yakın çevremde black metalden anlayan insanların verdiği yorumlar oluyor. Bunun sayısı da öyle sanıyorum ki 6-7’yi geçmez. Onların da genelde produksiyon, gitar tonu, ses seviyeleri gibi geri dönüşleri oluyor zaten.

Ohol Yeg için gelecek planlar nelerdir?

Hiç öngöremediğim sebeplerle, özellikle iş hayatımdaki ani değişiklikler sebebiyle çoook uzun zamandır ertelediğim bir full-length albüm var. Albümün title track’ini geçtiğimiz sene yayımladım, Shadows of the Future Converged. Aynı ismi taşıyan albümde şu an için epey çok şarkı vardı, fakat artık daha çok gecikmemek için bunları aralarından seçip yayımlayacağım gibi duruyor.

Bunun sonrasında ise Ohol Yeg’in planlarını olabildiğince akışına bırakma kanaatindeyim. Gelecekte, muhtemelen, artık kabul gören bir modus operandi olan daha sık single veya EP yayımlama stratejisini takip edeceğim. 

En önemli hedeflerimden biri ise Ohol Yeg için kalıcı bir session davulcusu bulabilmek. Zira her konserde yeni bir davulcu arkadaş ile çalışmak herkesi yoruyor. Fakat, dediğim gibi konser vermek öncelik sıramda pek yükseklerde değil.

Teşekkürler.