Küllerinden Doğan Melankoli: Amenra

Amenra röportajı ile grubun acı eksenine doğru derin bir yolculuğa çıkıyoruz! Amenra ile bir araya geldiğinizde, sıradan bir müzik grubuyla karşılaşmadığınızı hemen hissediyorsunuz. Her bir üyede, müziğe yükledikleri anlamın ve onu taşıyan derin yaraların izlerini görmek mümkün. Konser performansları salt bir konserden öte, toplu bir arınma ritüeli gibi. Dinleyiciyi ağır ve içsel bir yolculuğa davet ediyorlar; duyulan her nota, yüzleşilen her söz, dinleyenin içinde derin yaralara dokunan birer hatırlatıcı niteliğinde adeta. Grubun solisti Colin H. van Eeckhout’un sahnede yaşadığı derin duygusal yoğunluğun bu süreçte çok büyük etkisi var demek yanlış olmayacaktır.

Lafı çok da uzatmaya gerek yok. Colin H. van Eeckhout ile Amenra hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

2003’te ilk EP’nizi çıkardığınız dönemi hatırlayacak olursanız, Amenra’yı o dönemde şekillendiren en güçlü duygular veya düşünceler nelerdi?

Belçika’daki Straight Edge Hardcore sahnesinden doğduk. Burada müziğin çoğu tarz ve içerik olarak geleneklere bağlıydı. Her grup bir şekilde sahnenin sınırları içinde aynı şeyi yapmaya çalışıyordu. Bir şekilde bundan kurtulmak istedik, çünkü hem bir insan olarak hem bir müzisyen olarak anlatacak farklı bir hikayemiz olduğunu anladık.

Ufku hedefledik ve nereye varacağımızı bilmeden yürümeye başladık. Ve hala da bilmiyoruz. Converge, Neurosis, Isis, Crowbar, Tool… gibi gruplardan ilham aldık ve onlarla yolumuza devam ettik. Ancak kısa sürede fark ettiğimiz tek şey, hikayemizi kalpten anlatmamız gerektiğiydi. Kendimize, içimizde yaşayanlara ve geceleri bizi uyutmayan şeylere karşı dürüst olmalıydık. Yazarken ve çalarken gerçekten “hissetmemiz” gerekiyordu.

Sadece bir “ağır müzik grubu” olmaktan daha fazlası olmamız gerektiğini biliyorduk, yolumuza çıkan ve bu hikayeyi anlatmamıza yardımcı olabilecek her sanat formundan kan almak istiyorduk. Tüm duyulara yönelik bir saldırı olmak istedik.

“Sevdiği birini kaybeden ilk kişi bendim ve geri kalanlar acımı içlerine çektiler”

Grubun doğuşundan bu yana sizi derinlemesine etkileyen ve müziğinizi besleyen kişisel ya da kolektif bir “acı” ya da tema var mı?

Sanırım babamın ölümü beni ve ardından da grubu bugünkü halimize getirdi. Sevdiği birini kaybeden ilk kişi bendim ve geri kalanlar o zamanlar acımı içlerine çektiler. Birdenbire anlatacak bir hikâyemiz oldu. Müziğimiz hayatta kalmak için bir araç haline geldi.

Colin H. van Eeckhout – Amenra

Amenra’nın tarzı yıllar içinde nasıl evrildi? Bu yolculukta sizi en çok etkileyen olaylar veya değişimler nelerdi?

Her türlü travma – kayıp. Hayatta umutsuzca pes etmeye yakın hissettiğiniz anlar. Sevdiklerinizin ölümü ve çocukların doğumu çok önemli görünüyor. İnsanlığın ve dünyanın üzücü durumu da beni besliyor.

“Önce şarkılar ve sesler geliyor, sonra bu seslerin çağrıştırdığı içerik ve sözler…”

Grup olarak sanatsal ifadenizde yalnızca müziği değil, görselleri de önemsiyorsunuz. Şarkılarınızla uyumlu görseller yaratmak için nasıl bir süreç izliyorsunuz?

Önce şarkılar ve sesler geliyor, sonra bu seslerin çağrıştırdığı içerik ve sözler geliyor ve sonra gözlerimizi kapatıp tüm bunların bize hangi görüntüleri getirdiğine bakıyoruz. Sonra da arkadaşlarımızla film çekmeye gider ve hikayeyi görsel olarak anlatmaya çalışırız.

Müzik ve görseller dışında başka sanatsal disiplinlerle de ilgileniyor musunuz? Bunlar müziğinize nasıl yansıyor?

Tüm sanat formlarıyla ilgileniyorum ve yoluma çıkmalarına izin veriyorum. Onları aramaya gitmiyorum. İlham aramıyorum, onların beni bulması için sabrediyorum.

Müzik yaratırken bireysel olarak mı, yoksa kolektif bir bilinçle mi hareket ediyorsunuz?

Kolektif bir bilinçle. Bu, bugünlerde çalışmak için çok alışılmadık bir yol gibi görünüyor. Çoğu grup bireysel çalışmalarla gelişir – biz bunu yapmamaya çalışıyoruz ki herkes varoluşsal ağırlığını ortaya koyabilsin.

Amenra

Dinleyicilerinizle güçlü bir bağ kuruyorsunuz. Konserlerde, dinleyicilerin bu bağa nasıl tepki verdiğini gözlemliyorsunuz?

Konserlerde küfürlü konuşmalardan rahatsız olmamaya çalışırım. Onların gözlerinin içine bakmayı ve sonrasında onlarla konuşmayı tercih ederim.
Minnettarlıkla ellerini sıkarım. Kalp kalbe. Sahne durup seyredilecek bir yer değil. Oradan insanlara tepeden bakıyorsunuz, bu yüzden sevmiyorum.

İlerleyen yıllarda Amenra’nın müzikal yönünün nasıl evrileceğini düşünüyorsunuz? Yeni projeler veya yaratmak istediğiniz farklı deneyimler var mı?

Birlikte yapılacak ve keşfedilecek daha çok şey var. Biliyorum ki hayatımız tüm bunları yapmak ve hayata geçirmek için çok kısa olacak. Ama bu bizi denemekten alıkoymayacak.

Bize nasıl evrimleşeceğimizi söyleyecek bir kristal küre yok, hatta evrimleşmek de istemiyoruz, sadece gerçek formumuzda var olmak ve mevcut yolculuğumuza devam etmek istiyoruz. Amenra üyesi arkadaşlarıma daha önce hiç olmadığı kadar minnettar ve yakın hissediyorum. Sona yaklaştıkça grup dinamiğimiz daha da yoğunlaşıyor.