Çamurun İçinden Yükselen Ses: Come to Grief

Come to Grief röportajı ile Grief’ten bu güne yolculuk! Amerikalı sludge/doom metal dünyasının kült isimlerinden Grief, 1991’den 2001’e kadar karanlık ve yavaş ritimleriyle tanınmış, ağır ve depresif tınılarıyla dinleyicilerini derin bir melankoliye sürüklemişti. Grief’in müziği, metal dünyasında karanlık bir iz bıraktı ve birçok grup üzerinde kalıcı bir etki yarattı. Ancak Grief’in dağılmasından yıllar sonra, 2014 yılında eski üyelerden Tommy Buckley ve Jonathan Hébert’in önderliğinde kurulan Come to Grief, bu karanlık mirası devam ettirirken, bir adım daha ileriye gidiyor. Come to Grief, adeta Grief’in daha “çamurlu” bir versiyonu olarak karşımıza çıkıyor.

Grubun müziği, Grief’ten bile daha ağır, daha kirli ve daha boğucu bir atmosfer yaratıyor. Şarkılar, sanki bir bataklığın içinde yavaşça ilerleyen bir canavar gibi; karanlık, yoğun ve kaçınılmaz bir hisle dinleyiciyi içine çekiyor. Come to Grief röportajı ile çöküş ve umutsuzluğun melodileriyle tanışmaya hazır olun.

Merhaba. Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkürler! Bugünlerde nasılsınız?

Gruba gösterdiğiniz ilgi için teşekkürler! Yaşanan pandemi süreci sebebi ile dünya durumu göz önüne alındığında burada her şey oldukça iyi gidiyor.

“Üyelerin %110’luk çabası sayesinde müziğimiz büyük ölçüde gelişti.”

Come to Grief her ne kadar 2014 yılında kurulmuş olsa da kökü 90’ların metal grubu Grief’e dayanıyor. Sizce Grief’ten bu yana müzikal anlamda ne değişti? Müziğiniz ne ölçüde gelişti?

Müziğe olan yaklaşımımızda ve şarkı yazarlığımızda biraz “ilerlediğimizi” düşünmeyi seviyorum. Muhtemelen daha yaşlı, alaycı ve çok daha acı olmaktan kaynaklanan, daha fazla düşünce ve tutku var. Tüm üyelerin %110’luk çabası sayesinde müziğimiz büyük ölçüde gelişti. Şimdiye kadar üyesi olduğum en büyük grup.

Bir çok kez soruldu biliyorum ama VoodooNoise üyelerine Come to Grief’in nasıl bir araya geldiğini anlatır mısınız?

Uzun hikaye. Ama kısaca bahsedeyim. Zihinsel çöküş, hastaneye yatış, rehabilitasyon. 2012 Eylül’de hepsini bitirmeye çalıştım ve olmadı. Hala buradayım. Grief’in müziği hayatımın (şimdiye kadarki) en zor zamanını geçirmemi sağladı ve onu tekrar yaşatmak istedim ama doğru insanları bulmam birkaç yılımı aldı. Şimdi de buradayım işte.

Grief’in İlk Full-length Albümü: Come to Grief

Sanırım grubun ismi Grief’in ilk Full-length albümü “Come to Grief”ten geliyor. Bunu seçmenizin özellikle bir sebebi var mıydı?

Evet, kesinlikle Grief’in en sağlam ve en iyi bilinen kaydından. İlk başta bir Grief toplantısı yapmaya çalıştım ama bazı üyeler ilgilenmedi, bu yüzden yeni bir grup kurdum ve diğer elemanlara saygımdan gruba Come to Grief adını verdim.

Biraz seyirci ve dinleyicilerden bahsetmek istiyorum. Hala konser veren bir grup olarak Come to Grief seyircisinin dününü ve bugününü kıyaslayabilir misiniz?

Muhtemelen bildiğiniz gibi, bu tarz müzikleri 90’ların başında çalmaya başladığımda çok popüler değildi ya da anlaşılmamıştı. Hayranlar ve takipçiler ve özellikle gruplar çok fazla bilinmiyordu ve tabii ki internet ya da cep telefonu yoktu. O zamanlar kağıt ilanlar, telefon görüşmeleri ve posta kayıtları vardı. Geceleri sadece 10-15 kişilik seyircinin olduğu Amerika turları yaptım. İnsanların neyle ilgili olduğumuz ya da neyi anlattığımız hakkında hiçbir fikri olmadığı için, birçok kez düşmanlık ve edepsizlikle karşılaştım / karşılaştık. Günümüzde, bu müzik artık şaşırtıcı bir şey değil. Hayatımda asla bu müziğin anlaşılacağını
ya da insanları çekeceğini düşünmezdim. Bunun bir parçası olduğum için çok heyecanlı ve minnettarım.

Konserler ve turlar ne alemde? Özellikle pandemi sonrası konser süreciniz nasıl geçiyor?

Ekim 2019’dan bu yana ilk kez, oldukça uzun bir süredir Kasım/Aralık 2021’de 5 gösteri yapabildik! Harikaydılar. Washington DC’ye ilk gelişimiz ve her zamanki favori yerlerimiz (Brooklyn NY, Philadelphia PA, Providence Rhode adası ve Portland Maine). Salgının bitip bitmediğinden emin değilim, zaten bu ülkede bitecek gibi de durmuyor! İlk başladığı zamanki gibi yine kötüye gidiyor. Geleceğin ne getireceği hakkında hiçbir fikrim yok.

Eskiden müzik dinleyebilmek için grubun fiziksel albümünü satın alıyorduk. Şimdilerde ise sadece bir tık ile bir grubun ya da müzisyenin bütün her şeyine ulaşabiliyoruz. Sizce bu durumun avantajı ve dezavantajı nedir?

Çok konuştuğum bir konu. Bir grup hakkında bilgi edinmenin, bir plak dükkânına girmenin, plağı satın almanın, eve getirmenin vs. sihri… Kesinlikle bir dereceye kadar kayboldu veya değişti. Zaman zaman cep telefonumdan dolayı şarkılara tıkladığım için suçluyum, çoğunlukla birkaç şarkısını dinlemek için bir gruba göz atmak istiyorum. Sonra yeterince beğenirsem fiziksel kopyayı kesinlikle satın alıyorum. Sanatçıyı desteklemeye inanıyorum, ben de onlardan biriyim ve bu konuda şüphesiz MY plaklarımı satın alan insanları takdir ediyorum.

Röportaj ve destek için teşekkür ederiz. Umarım bir gün ülkenizde çalma şansımız olur!

Daha fazla oku: Fransız Metalinin Karanlık Dehalarıyla Röportaj: Celeste