Kargalar Yeni Albümü İle Yeraltı Sahnesine Yeni Soluk Getirmeye Hazırlanıyor!

Ülkemizde yeraltı sahnesinin en özgün isimlerden biri şüphesiz Kargalar. Post-punk ve darkwave’in karanlık ve melankolik dokularını kendi üslubuyla harmanlayan Kargalar, yeni albümüyle müzik sahnesine yepyeni bir soluk getirmeye hazırlanıyor. 18 Ekim’de dinleyicilerle buluşacak albüm, Kargalar’ın müzikal yolculuğunda önemli bir adım olacak gibi görünüyor. Albümün çıkışına sayılı günler kala, Kargalar ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Merhaba. Kısaca projeni ve seni tanımayanlar için, bu yolculuğa nasıl başladığını anlatabilir misin? Kargalar (Nugo Sebil) kimdir ve hikayesi nedir?

Şeyma selamlar, bunu tekrar yaptığımız için çok mutluyum. Bu “kimdir” tarzı sorulara verilen çok klişe bir yanıt vardır: “Kendini arayan birisidir” diye ve inan ki bundan daha iyi bir cevap vermem mümkün değil. Gölgeler şarkımda “ben denen hikaye” şeklinde bir söz var. Ciddi bir bunalım döneminde çok sordum kendime kimim ben ve bu kararları kim veriyor diye, çok baktım içeri ve gördüm ki “benlik” denen mefhum öyle bir tekillik halinde değil. Sanki içerde koskoca bir ülke var. Bütün girdiler, çoktan unutulmuş olanlar dahi bu ülkenin halkı. Yönetiminde ise bir yuvarlak masa etrafında toplanmış bir grup – ne diyeyim- varlık var. Bu varlıklar içerisinde öz annem de var, dürüstlük veya mantık gibi kavramdan ibaret şeyler de, beni çok etkilemiş bir romanın bir karakteri de. Her birinin kendi fikirleri ve sesleri var. Bazı dönemlerde sürekli didişiyorlar ve  hani “içinden çıkamadım” hali olabiliyor örneğin. Ben olarak yansıyan şey dışsal girdilere bu yönetimin verdiği tepkiler sanırım. Tabi şimdi eskisi kadar kim olduğumu arıyor değilim o ayrı, kimsem kimim durumu var artık benim için. Çok da tın. Ama klişeden gidelim, kendini arayan birisidir.

16 Yıl Sonra Yeni Albüm!

Yolculuğa nasıl başladım hikayesi için de öyle fi tarihine gitmeyeyim istersen, tekrar nasıl başladım’ı anlatayım, o kadar fi tarihi de biyografiye kalsın. Ne oldu da 16 yıl sonra yeni bir albüme karar verdim, Kargalar’ın dinleyicisi aslında bunu yaptı diyebilirim. Öyle bir “kitle”den bahsetmek çok zor, çok ufak bir grup bizimkisi -ki bize de o yakışır- sağ olsunlar deneyimlerini benimle paylaştılar. Ben de gerçekten merak ettim, sordum ve dinledim. Kargalar dinleyicileri arasında ciddi bir benzerlik olduğunu fark ettim. Yani tabi aslında hiçbir benzerlik yok; bambaşka karakterler, bambaşka hayatlar ama şöyle bir bağlantı vardı, hemen hemen hepsi hayatının aynı duygusal döneminde Kargalar ile buluşmuştu. İnanılmaz şeyler duydum “Ben yerdeydim Kargalar beni geri ayağa kaldırdı ve gitti” diyen biri olmuştu örneğin, çok dokunmuştu bana. Öyle bir sanrıya kapıldım sanırım, buna ihtiyaç varmış gibi. Hani bir şeye ihtiyaç vardır ve onu yapması gereken sizsinizdir ya, karşı konulmaz bir itici güçtür bu ve o şeyi yaparsınız. En basitinden herkes sigara yaktığında kalkıp küllüğü getirirsiniz, küllüğün yerini bilen kişi olarak. Ben de bir anda kendimi yeniden burada buldum.

“Animus of  Night’s Reach” of Kamigawa from Magic the Gathering, illustrated by Tuan Duong Chu

“Müziğimin bir yöne doğru evrimi değil bu, bugünkü zihnimin coğrafyasının doğal seçilimi”

Uzun bir aradan sonra yeni albüm geliyor. Bu kadar uzun ara vermek senin için ne hissettiriyor? İlk başladığın zamandan bugüne kadar müziğinde nasıl bir evrim geçirdiğini düşünüyorsun?

Yine tekillikten bahsetmek lazım, evrim kendine odaklanıp geriye bakınca düz bir çizgi gibi görünüyor tabi, bunu insan evrimini anlama çabalarımdan da biliyorum ama evrim her yöne doğru her şekilde büyüyen çılgın bir şey. Ben Kargalar’dan sonra böyle big beat, rave tarzı elektronik müzik yaptım bir kere onu unutmamak lazım. Daha sonra klasik gitarlı daha sakin bir yol izledim, hala da devam ediyorum. Bu sene ben hatta Özge Özel’in stand-up special’ı için bir parça yaptım; 80’ler soundunda bir uvertür ve funk türünde bir şey istendi, çok neşeli bir jenerik hazırladım mesela. Anlatabiliyor muyum, öyle düz bir yol yok yani. Çünkü anlatamıyorsam insan doğal olarak sorar o zaman maymunlar bugün neden insan olmuyor diye. Kargalar’ın 2 albümü arasında da o yüzden bir noktadan diğerine giden bir şey yok ama şunu söyleyebilirim. Daha senfonik, daha epik ve daha duygusal bir albümdü ilki. Şimdiki daha atmosferik, daha enerjik, daha soğuk bir albüm. Kesinlikle müziğimin bir yöne doğru evrimi değil bu, bugünkü zihnimin coğrafyasının doğal seçilimi.

İlk albüm “Travmalar, Piçler ve Noktürnler” nispeten daha karamsar sözler barındıran bir albümdü. Yeni albümdeki temalar hakkında neler söyleyebilirsin?

O karamsarlık daha şahsi bir karamsarlıktı. Bu karamsarlık her şey hakkında bir karamsarlık. O 19 yaşındaki çocuk biraz daha acı içerisindeydi belki de, burada acıdan ziyade o hasarların izleri var, nasırları. Ve o hasarların yarattığı uzak, tuhaf ve soğuk biri. İlk albümü beğenenler sanırım yalnız olmadıklarını hissetmişlerdi, şimdikini dinleyenlerse kendilerini muhtemelen üstün hissedeceklerdir.

Kargalar (Nugo Sebil)

Post-punk, darkwave türünü kendi tarzınla nasıl harmanlıyorsun? Bu iki türün dışında müziğinde hangi farklı unsurları kullanıyorsun ve bu unsurlar müziğine nasıl bir derinlik katıyor?

Kargalar’ı yarattığım ortamda direkt metal müziğin içerisindeydim. Metalin birçok alt türünden esintiler bulmak mümkün. Müzikal öğeler dışında beni görsel sanatlar ve Sword&Sorcery janrasındaki kitap ve oyunlar her zaman çok etkilemiştir. Bu albümde çok net yansımaları da var, örneğin Siyah Lotus parçası. Magic the Gathering oyununun Kamigawa ekinde yer alan Animus of Night’s Reach kartının görsel tasvirini karşıma alarak yaptım parçayı. Sözlerde de ciddi şekilde hissediliyor, Kamigawa -tanrılar nehri-, gecenin menzili… O kart ve o hikaye bana bir şey anlatıyor, o bana dokunuyor çünkü ben o hikayeyi kendi yaşanmışlıklarımda görüyorum. Geriye anlatmak kalıyor.

Bir şarkının tamamlandığını nasıl anlıyorsun? “Bu, her şeyiyle tamamdır” dediğin anlar, nasıl bir komplike süreci kapsıyor?

Şarkının tamamlandığını anladığın an, onun üzerinde çalışmaya devam etmen gerektiğini anladığın andan öncesi. Yani şunu demek istiyorum, öyle bir an var ve hatta öyle bir sürü an var ve haliyle bir geçerlilikleri yok. Sadece bir noktada şarkının üstünde çalışmak şarkıyı ilerletmiyor, yanlara kaydırıyor ve hatta bazen geri götürüyor. O noktada tamam bu burada bitsin diyorsunuz.

“Arada yükü havalandırmak ve biraz hafifletmek için sanat ideal bir şey”

Karanlık temalı müziğinle gündelik hayattaki ruh halin arasında nasıl bir ilişki var? Kendi yaşamın müziğini etkiliyor mu?

Hiçbir ilişki yok. Hayatın bloklarında saklı o ilişkiler. Bazı şeyler vardır, çok uzak zamandadır ama cam gibidir, çok yakın zamandaki bir çok şeyden daha büyük kütlelidir. Bende de var, bazısı yutkundurur ve boğazımda düğümlenir, ne hatırlamak ne anlatmak isterim. Arada o yükü havalandırmak ve biraz hafifletmek için sanat ideal bir şey, ben anlatmam ama anlayan da anlar. Gerçekten harika bir şey. Gündelik hayatın bir parçası değil ama bunlar, hayatın bir parçası.

İleriki süreçlerde dinleyicileri neler bekliyor?

Evet önümüzdeki sene Kargalar’a ismini veren parçayı çıkaracağım. Biliyorsun ilk ismi Maelström’dü bu projenin, ona Kargalar ismini veren şey yazdığım bir şiirdi. Karga Çobanı isimli bir şiir… O dönemde İstanbul’un yüksek bir yerindeydim, sabah gün doğumundan önce uyuyamıyordum. Ben yatmadan önce karga sürüleri uyanıp göğü kaplıyordu, bir tür nöbet teslimi… O zamanlar yazdığım o şiiri bir şarkı yapmıştım, sadece youtube kanalımda var hala. Şimdi yeniden elden geçirdim ve Kumadam adıyla önümüzdeki sene yayınlayacağım. Sanıyorum Kargalar’a tekrar bir şey yapmam bir 16 sene daha alır, ben o esnada Kumadam’la devam ederim. Ama kesin bir şey söylemek zor, 6 ay sonra elimde 10 parçayla gelebilirim de. Müzikten bir beklentim olmadığı için -ve onun da benden- böyle karşılıklı bir özgürlüğümüz ve gelişigüzelliğimiz var hala ve umuyorum her zaman da böyle olacak.