Nugo Sebil: “Şarkıları yaparken önce renkler, manzaralar ve kesik sahneler canlanır”

Nugo Sebil: “Şarkıları yaparken önce renkler, manzaralar ve kesik sahneler canlanır”

Underground sahnenin yerli perdesini ayakta tutabilecek hatırı sayılı müzisyenlerin, ülkedeki birçok müzik türünün eksikliğinin giderilmesinde önemli rol oynadığını dillendirmemek büyük haksızlık olur.

Bu yerli sahneyi tek kişilik projeleriyle doldurmayı başarmış olan Nugo Sebil, gecenin gündüze evrilişinin, karanlığın ışık ile birleşiminin hemen öncesindeki alacakaranlık tadındaki müziği ile darkwave ve post punk’ın eklektik bir örneğini sunuyor. Bu eklektik örneğin tezahürünü melodilerinden vokallerine, şarkı isimlerinden albüm görüntüsüne kadar, verdiği ürünün bütününe ne denli “tamamlayıcı” bir şekilde işlediğini görüp tadabiliyoruz.

Hem şimdiye kadar yer aldığı projeleri – aynı zamanda son projesi olan Kumadam’ı – hem de Nugo Sebil’in kendine has biricikliğini daha yakından tanıyabilmek adına kendisiyle keyiflice sohbet ettik.

Merhaba. Nugo Sebil’i bir de senden dinleyelim. Kimdir, neler yapar?

Kimdir kısmı zor, ben kendime dönüp baktığımda başım dönüyor, karmaşık bir iş bu. Neler yapıyorum; İzmir’de Mülteci Film Günleri düzenliyoruz mesela. Defter ve kitap cildi tasarımları yapan bir atölyeyle çalışıyorum. Vegan yemek tarifleri öğreniyorum. Google Play’de yayınlamayı planladığım, seçim tabanlı bir RPG yazmayı deniyorum. Bu aralar sürekli Lovecraft okuyorum. Bilgisayar oyunları oynuyorum. İnsanlarla ilişkim kısıtlı, bundan memnunum ve kimsenin bilmediği yeni bir telefon numaram var.

“Müzikle ilgilenmem hatırlamaya başlamamdan eskidir”

Müziğe dair ilk hatıranı anımsıyor musun? Özellikle çocukluk ya da ilk gençlik yıllarından bahsediyorum.

Müzikle ilgilenmem hatırlamaya başlamamdan eskidir. Yine de çok canlı olan birkaç anım var. Benden birkaç yaş küçük olduğu için altı bezli olan ve konuşamayan komşu çocuğunu klavye çalarak susturduğumu hatırlıyorum. Mahallenin delisinin gizli gizli beni bir köşeye çekip, paltosundan oyuncak bir gitar çıkarıp bana verdiğini hatırlıyorum. Babamın Barış Manço’nun sabit pazara alışverişe geldiğini söylediğini hatırlıyorum.

Modern Müzik Akademisi Ses Teknolojileri ve Prodüksiyonu bölümünü bitirdikten sonra mı müziğini profesyonel olarak icra etmeye başladın? Ondan önce Nugo Sebil’in müzik ile olan ilişkisi nasıldı?

Profesyonel olarak kayıt yapmaya başladım diyelim. Onun dışında hiçbir zaman mesleki bazda bir ilişkim olmadı müzikle. Hayatımı kazanmak için birçok farklı uzmanlık alanı geliştirdim, mali müşavirlikten SEO uzmanlığına kadar aklıma yatan her işi yapıyorum. MMA’daki nispeten kısa eğitimimden önce bestelediğim şarkıları doğru düzgün kaydedemiyordum, sonrasında besteleme ve kaydetme süreci tek bir bütün halini aldı. Uzun yıllar içerisinde kayıt aşamasıyla bestelemenin kaynaşması farklı müzikal olanakların önünü açtı benim için. Ondan öncesi zaten 17-18 yaşlarıma kadar olan bir süreç. Lisenin solistiydim, sahilde dostlarıyla gitar çalıp söyleyen biriydim, gruplarım vardı, klasik şeyler.

Tek kişilik bir müzik projesi olmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir senin için?

Çok genel bir değerlendirmeyle bunun dezavantajı canlı olarak çalındığında ortaya çıkacak etkiyi kestiremiyor olmak. Avantajı ise tam olarak duymak istediğin şeyi yapmak. Hissettirmek istediğin şeyi tam anlamıyla hissetmek.

Kumadam, müziğe dönüşümdü”

Kumadam projenden Ölülere Ninniler ve Bir Tuhaf Rüya adında iki tane albümün var. Bu iki albüm arasındaki müzikal gelişimini/sürecini anlatır mısın?

Kumadam, müziğe dönüşümdü. Albümleri önceden tasarlamadan, tek nefeste kapanıp yaptım. İki albüm arasında değişen en büyük şey İstanbul’dan İzmir’e taşınmış olmam diyebilirim. Albümleri dinlemiş kişiler bunu okuduğunda soundscape’teki değişimi çok daha iyi anlayacaklardır. Bir tarafta dört duvarın grinin ve pusun potporisi, diğer tarafta deniz kokan ferah, canlı bir hüzün.

Birçok projede yer aldığını biliyorum. Bunlardan da bahseder misin biraz?

Sayfalara sığmaz. Solo projeleri özetleyeyim. Nugo Sebil hepsinin zeminini oluşturan deneylerle dolu sürekli üretim halinde bir projeydi. Kargalar kimseyi dinlemeden kendime kapanarak yaptığım işlerdi, The Rorschach Audio kendimi dinlemeyip herkesin söylediklerinden yola çıkarak oluşturduklarımdı, bir tür projektif dışavurumdu. Kumadam ise doygunluk noktasına ulaştığım, olgunluk dönemi çalışmalarım için seçtiğim isim.

“Rüyaların efendisi olan varlığın ismidir Kumadam”

Peki, Kumadam ismi nereden geliyor? Bu projenin ismi ile ilgili ilham aldığın, seni etkileyen olgu ve durum nedir?

Kum doğadaki en değersiz materyaldir. Rüyaların efendisi olan varlığın ismidir Kumadam, rüyaların hayatımızdaki önemine dair önemli bir göndermedir bu. Kısa bir hikâye; rüya ölür ve onun büyük abisi olan kaderden onun cenazesinde bir konuşma yapması beklenir. Kader kürsüye çıkıp şöyle der: “Ne diyebilirim ki, ben yaşanmış ve yaşanacak her şeyim, o ise yaşanmamış ve yaşanmayacak her şeydi.”

Yeni albüm hazırlıkları var mı? Önümüzdeki süreçlerde dinleyicileri neler bekliyor?

Dediğim gibi öncesinde bir hazırlık yapmıyorum. Yaşamayı seçiyorum, müzisyen olmayarak. Hayat beni bir noktadan diğerine savurduğu yerde, söylemek istediğim ama toparlayamadığım şeylerle bir odaya kapanıp başlıyorum. Önümüzdeki süreçte hiçbir şey yapmayabilirim. Bir ay sonra elimde albümle de çıkabilirim.

Bir diğer projen olan Kargalar ile olan müzikal sürecin ne durumda?

Kargalar, Barışarock 2006’da yer alan Annwn, sonradan değişen ismiyle Sendrom grubu için yaptığım örnek çalışmalardı aslında. Saki Çimen prodüktör koltuğundaydı, Almora’yla çalışmış elemanlarımız vardı. Sonradan gotik rock adına Evanescence rüzgarına fazla kapılmış olmaları rüzgarın sönüyor olmasıyla şevklerini kırdı, gitaristlerin besteleri gitar rifleri üzerinden yapma konusunu fazlasıyla diretmeleri de grubun sonunu getirdi. Ben de hazırladığım çalışmaları Maelström ismiyle yayınladım. Sonradan Kargalar! ismini verip kötü kayıtları tekrar miksleyip internete koydum. En son da ünlem işareti ortadan kalktı. Kargalar‘la ilgili olmuş olan şey şu yani, özetle; bu grup asla var olmadı. Anlatmaya üşendiğim için özetle Kargalar bitti/dağıldı diyorum ama dediğim gibi aslında hiç var olmadı. Belki bir gün var olur, hayat spiralinde aynı yere daha derin bir anlayışla ulaştığım bir gün belki.

“Şarkıları yaparken önce renkler manzaralar ve kesik sahneler canlanır”

Ürettiğin müziğin bir rengi olsa bu ne olurdu? Senin için yaptığın müziğin bir rengi ya da şekli var mı? Daha doğrusu şöyle sorayım, müziğini bir tuvale yerleştirebiliyor olsaydın ortaya ne çıkardı?

Şarkıları yaparken önce renkler manzaralar ve kesik sahneler canlanır. Bazen aklımda bir film biter ve müzik girer, bazen bir filmin başında çalar. Tek bir renkle ifade edemem bunu, tüm renkler var içerisinde ve her şarkıda değişiyor. Örneğin, son albümde Simge’nin çalışması bu konuda olağanüstüydü, o renk cümbüşünde baskın gelen tonlardan albüm kapağı hazırladı. Gecenin, yağmurlu gündeki gökyüzünün, suyun ve bulutların renklerini kullandı. Ölülere Ninniler‘de de Engin tamamen transa geçerek yoğun karanlık mavi ve mora çalan tonlarda bir karmaşa resmetmişti tuvale.

Bir müzisyen gözüyle ülkede underground sahneye destek veren müzik projelerini nasıl değerlendiriyorsun?

Şimdi bir müzik yaptığınızda grubunuzla veya kendi başınızda, onu dinleyiciye ulaştırmak müthiş bir problemdir. Eşe dosta dinletmeye kalkarsınız ama eşten dosttan dinleyici olmaz, onlar sizi gelişim sürecindeki dostları olarak görürler. Kariyerinizin zirvesinde de olsanız yaklaşımları böyledir. İhtiyacınız olan şey sizi kendi çabasıyla bulmuş ve beğenmiş, kendinden bir şeyler bulmuş bir kişidir. Sıfırdan bire geçmek bu süreçte en zorudur. Kargalar için sıfırdan bire geçmek neredeyse 10 yıl sürdü. 1 kişiden 1000 kişiye geçmek ışık hızında gerçekleşti böylece. 1 sene içerisinde Kargalar‘ın bir parçası Audioban’ın çıkardığı ve Türkiye’deki müzik tarihinin önemli bir arşivi olacak Dark Pulse derlemesinde yer aldı bile. Bu yüzden underground sahneye destek veren projeler kesinlikle çalışmaları hızlandırmalı, ilişkileri güçlendirmeli ve yaptığı şeyi yapmaya güvenle devam etmeli. Herkesin yararına olacağına inanıyorum.

Sitemizde yer alan tüm röportajlara buradan ulaşabilirsiniz.