Yerli Sahneden Çok Katmanlı Bir Ses: Delightful Dekadenss

2023 yılında Ala Maji albümüyle underground sahneye çıkış yapan tek kişilik proje Delightful Dekadenss, aslında dinleyicilere pek de yabancı değil. GodBud ve Humbaba projelerinden aşina olduğumuz müzisyen, bu kez bestelerine eklektik bir dokunuş katıyor. Müziğinde birçok atmosferin yer aldığı Delightful Dekadenss ile yeni albüm öncesi, yaratım sürecinden ilham kaynaklarına uzanan keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Humbaba ve GodBud gibi projelerden sonra Delightful Dekadenss’in bağımsız bir proje olarak ortaya çıkmasının temel fikri neydi?

Merhaba. Bu projenin ortaya çıkmasının başlıca sebebi evime kapanıp müzik üreterek vakit geçirmeyi seviyor olmam. Grupça müzik yapmak elbette keyifli ve ortaklaşa bir eser meydana getirmiş olmanın verdiği his de bir o kadar değerli. Ancak bu iş bana özel olsun istedim, çünkü aklımda canlanan konsepti bire bir yansıtabilmek istiyordum.

Bu garip müzikle Youtube’daki DeathFetish kanalının paylaşımları sayesinde tanıştım. Kanalın paylaştığı parçalar, adeta fanı olduğum bir sürü müzik türünün bir araya gelmiş hali gibiydi, beni çok içine çekti. Tamamını dinledikten sonra “bunun güzelini yaparım ben” diyerek kolları sıvadım.

“Alışkanlıklarımı tepetaklak edecek bir işe kalkıştım”

Hem Delightful Dekadenss hem de yer aldığın diğer projeler arasında nasıl bir müzikal ayrım var?

Şimdiye kadar içinde bulunduğum projeler stoner rock ve doom metal ekseninden fazla sapmayan, ağır tempolu karanlık melodilerle bezeli, yeterince özgün ancak kitabına da uygun işler ortaya koymak üzerineydi. Burada ise biraz alışkanlıklarımı tepetaklak edecek bir işe kalkıştım diyebilirim. Nispeten daha hızlı tempolu, marş formunda ve epik melodilerin hakim olduğu bir çalışma oldu bu. Modern metalin kompleksliğine karşıt olarak sade, oldschool ve lo-fi bir atmosferi var. Bünyesinde pek çok çeşitli tarzı barındırıyor. Bu anlamda diğer projelerime nazaran çok daha tuhaf, avantgarde bir iş diyebilirim.

Delightful Dekadenss

2023 yılında çıkan ilk albüm “Ala Maji”nin prodüksiyon aşaması nasıl ilerledi? Albümü oluştururken karşılaştığın en büyük zorluklar ve en keyifli anlar nelerdi?

Bütün kayıt ve prodüksiyon aşamalarını kendi evimde gerçekleştirdim. Alışılagelmişin aksine bütün bu aşamaları simültane şekilde gerçekleştiriyorum. Yani miksaj yaparken bir yandan besteleme ve kayıt süreci de devam ediyor. Bu kimseye önereceğim bir çalışma şekli değil, çünkü dağınık ve dikkatli olunmazsa sound tutarsızlığına çok müsait bir metod. Yine de böylesi bana daha rahat ve akışkan geliyor. Bu durum aynı zamanda projeye esneklik de kazandırdığı için besteler üzerinde istersem final aşamasında bile değişiklik yapabilmemi, böylece arzu ettiğim mükemmellik seviyesine eriştirebilmemi sağlıyor. Tabi bu biraz da tek kişilik proje olmasının avantajı, grup müziğinde pek de sağlıklı çalışacak bir yöntem değil.

Süreç bir bütün olarak zaten kolay değil ama özellikle kayıt aşaması benim için daha zorlayıcı geçiyor. Benim asıl olayım şarkı söylemek olduğu için enstrümanları çalıp kaydetmek, üstüne üstlük ev şartlarında temiz kayıt almak gerçekten kolay değil. Şarkının tek bir bölümünü defalarca kez baştan almam gerekebiliyor. Besteleme ile miksaj aşamaları ise yaratıcılık odaklı olduğu için çok daha keyifli geçiyor.

“Süreç beni sanatsal anlamda beklemediğim şekilde özgürleştirdi”

Albümün için karanlık diyemeyeceğim ama kesinlikle aşırı kaotik bir yanı var. Bu bilinçli yapılan bir şey miydi? Delightful Dekadenss’in müzikal kimliğini sen nasıl tanımlıyorsun?

Temeldeki niyetim, geleneksel tarz heavy metal ile erken dönem black metal’in ruhunu, hepsinin kökeninde olan psychedelic rock formunda diriltmekti. Hemen her metalcinin bir dönem taptığı, ancak sonradan çoğunun burun kıvırdığı 80’ler metal klişelerini sonuna kadar kullanabilmeme olanak sağlayan bu durum, beni sanatsal anlamda beklemediğim şekilde özgürleştirdi. En orijinal ve en “cool” riff’in peşinde koşmaktansa, çoğu metal dinleyicisinin artık banal bulduğu için yıllar önce kafasında rafa kaldırdığı geleneksel metal standartlarını ironik ve tuhaf, ancak elimden geldiğince de samimi bir perspektiften yansıtmaya çalıştım.

Bestelerin ağırlıklı olarak nostaljik ve sıcak harmoniler içermesi, çok sevdiğim psych/prog rock ve krautrock gibi tarzlara açık bir gönderme olmasının yanısıra, ekstrem metal ile haşır neşir olan herkesin artık alışmış olduğu uğursuz, soğukkanlı ve karanlık tavra karşı sert bir tezat oluşturmuş oldu. Bu gönderme ve tezat ikilisini ben şaşırtıcı ve heyecan verici bulsam da, kesinlikle herkesin filtresinden geçebilecek tarz bir iş değil.

Bu kaotikliğin başlıca sebebi de işte bu oluşturmaya çalıştığım garip tarz bulamacı. “Heavy/black metal, psych rock, NWOBHM, occult rock, doom metal, synthwave, goth rock, black ‘n roll, dark wave, dungeon synth, neofolk, vs.” işin içinde o kadar çok dinleyip etkilendiğim tarz var ki, sonuçta kaotik bir iş ortaya çıkmaması pek de mümkün değildi sanıyorum. Yani evet bu kesinlikle bilinçli bir tercihti. Yalnız şunu da tekrardan belirtmem lazım, bu tarz bulamacını keşfeden tabii ki ben değilim, tek tük de olsa buna benzer müzik yapan gruplar var. İlgilenenler “magick metal” yazıp aratarak bu dehlize dalabilirler.

Delightful Dekadenss – Ala Maji

“İşi kendi kendine yapmanın verdiği sınırsız bir özgürlük alanı var”

Tek kişilik bir proje olarak üretim sürecinde ne gibi avantajlar ve zorluklar yaşıyorsun?

Yaptığım kaydı çıkacağı güne kadar hemen her gün baştan sona, bazen birden fazla kez dinleyip notlar alarak ilerlemeye çalışmak bir zorluk olarak nitelendirilebilir. Kesinlikle yorucu ama bu tarz kendime çıkarttığım zorluklardan şikayetçi değilim. Onun dışında projeye vakit ayırmak konusundaki güçlükler sayılabilir, ama bu durum zaten full-time çalışan her insanın ortak problemi.

Avantaj olarak ise tabii ki işi kendi kendine yapmanın verdiği sınırsız bir özgürlük alanı var. İstediğim şeyi, istediğim şekilde ve istediğim zaman yapabiliyorum. İstediğim kısmını anında çöpe atıp, istediğim kısmı hemen o an yeniden tasarlayabiliyorum. Stüdyo çalışması gerektirmediği için işin hem parasal bir yükü yok, hem de daha seri ilerliyor.

Bu arada tabii ki süreci yüzde yüz tek başına tamamladığım da söylenemez. Kulağına güvendiğim arkadaşlarıma besteleri periyodik olarak dinleterek görüş ve önerilerini not alarak ilerliyorum. Ayrıca profesyonel olarak müzik prodüksiyon ile uğraşan arkadaşlarımdan da miksaj sürecinde yardım alıyorum. Sağ olsunlar vakit ayırıp çok yerinde geri dönüşlerde bulunuyorlar. Ben de bu sayede sadece kendi kulağım ve anlayışımın esiri olmaktan kurtulup ortaya daha eli yüzü düzgün bir iş ortaya koyabilmiş oluyorum.

“Okült hikayeler; gerçeklik algısının çarpılmasına dair felsefi kıssalar…”

Yeni albüm ne zaman geliyor?  Bu albümün konsepti ve ruh hali Ala Maji’den farklı olacak mı?

Ala Maji‘nin üstünden tam 1 buçuk sene geçti ve ben o günden beri yeni besteler yapmaya devam etmekteydim. Sonunda bestelerin sayısı ve toplam süresi hatırı sayılır bir noktaya (9 beste, 1 saat) ulaştı ve artık son rötuşları da yapıp bir aksilik olmazsa önümüzdeki ay (Mart 2025) çıkartmayı planlıyorum.

Konsept olarak benzer bir damardan ilerliyorum. Anarşist ve nihilist bir perspektiften ortaya konulan tarihi, okült hikayeler; gerçeklik algısının çarpılmasına dair felsefi kıssalar; psikedelik alemlerde kaybolan yurtsuz şövalyeler ve kaos büyücüleri; fanatik ve kötücül insan doğasının delüzyonlarla beslenerek birbirine karşı yarattığı tehdit; geçmişiyle yüzleşen savaşçılar ve kitleleri başkaldırıya sevkeden mağrur marşlar.

Albümün ruh hali de büyük ölçüde ilkiyle benzeşiyor, ancak çok daha sofistike bir iş olacağını söyleyebilirim. Açıkçası Ala Maji, (sanırım tarzın da niş statüsünden ötürü) beklemediğim ölçüde bir ilgi gördü ve bu ilginin karşılığını en iyi şekilde verme ihtiyacı hissettim. Bu sebeple bu defa çok daha ince eleyip sık dokuyarak ilerledim.

Delightful Dekadenss

Delightful Dekadenss’in dışında başka solo projeler veya işbirlikleri yapmayı düşünüyor musun?

Tabii ki, müzik üretmek tartışmasız favori boş zaman eylemim olabilir ve vakit ayırabildiğim ölçüde yeni projelere ve işbirliklerine her zaman açığım. DD öncesinde aktif solo proje olarak Righteous Goat adı altında yayınladığım bir başka stoner/doom albümüm var. Sound olarak beni zorlayan (ev şartlarında düzgün stoner doom kaydı yapmak biraz sıkıntılı bir iş) ama yine bu sebeple de prodüksiyon anlamında beni çok geliştiren, öğretici bir projeydi. Gördüğü ilgi DD kadar olmasa da bu çok da umrumda değil çünkü yaptığım şey yıllardır sevdalısı olduğum bir müzik ve herkesten önce kendim dinlemek için yapıyorum. Gelecekte de bu projeyle ilgilenmeye devam edeceğim.

Bunun yanı sıra yakın müzisyen dostlarımla denk geldikçe ilerletmeye çalıştığımız bambaşka tarzlarda projeler de var, ancak somut meyvesini vermeden bunları açıklamak pek de doğru olmaz bence (müzik hayatımda çok fazla yarıda kalan ve dağılıp rafa kalkan proje oldu maalesef). Ayrıca konser ve beste çalışmalarına devam ettiğimiz GodBud‘ı da sayarsak proje konusunda şu an kotamı doldurmuş vaziyetteyim diyebilirim.

Sosyal medyanın ve dijital platformların bağımsız müzisyenler üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsun? Sence süreç eskiye göre daha mı iyi, yoksa dijitalleşmenin sana göre kötü yanları var mı?

İnternet ve sosyal medyanın sunduğu imkanların müzisyenlerle dinleyiciyi daha önce mümkün olamayacak ölçüde yakınlaştırması elbette hepimizin malumu. Bu sebeple plak firmaları gün geçtikçe önemini yitiriyor. Dijitalleşme ile prodüksiyon imkanlarının pahalı stüdyo ekipmanlarından ortalama bir bilgisayara indirgenmiş olması da olanak anlamında müzik üretimini demokratikleştirmiş durumda. Bunlar işin pozitif yönü ve teknolojinin getirdiği bu imkanlar olmasa muhtemelen ben de bu projeyi kendi başıma ortaya koyamazdım.

Ancak madalyonun öteki yüzünde ise yine imkanların kolaylaşmasının getirdiği bir grup/müzisyen enflasyonu var. Her gün streaming platformlarına binlerce yeni parça yükleniyor ve ne kadar yüksek kaliteli bir iş ortaya koyarsan koy, çer çöp işlerle dolu bunca gürültünün arasından sesini duyurabilmek çok zorlaşmış durumda. Ki duyurabildiğin noktada bile konser vermeden sadece telif ve merch geliri ile geçinebilmek neredeyse mümkün değil. Bu da benimki gibi tek kişilik rock/metal projelerinde haliyle sorun teşkil ediyor. Her ne kadar bu işi ticari bir kaygıyla yapmadığım apaçık olsa da, insan döktüğü emeğin karşılığını maddi ve manevi olarak gördüğünde elbette projeyi ilerletmek adına çok daha iyi motive oluyor.

Ama günün sonunda bulunduğum noktadan memnunum. Zira bu tarz kısıtlı dinleyici kitlesi olan müzikleri yaparken fazlaca bir beklentiye girmenin de alemi yok diye düşünüyorum. Ancak bu sayede istediğim şeyi istediğim şekilde ortaya koymayı sürdürebilirim. Röportaj için teşekkürler.