Dark Buddha Rising röportajı ile grubu ve müziklerindeki atmosferi yakından tanıyalım. Dark Buddha Rising ile ilk ne zaman karşılaştığımı hatırlamıyorum. Ancak sahnedeki ritüelistik duruşları ve müziklerindeki karanlık taraf, beni ilk andan itibaren derinden etkiledi ve büyüledi. Onların yarattığı atmosfer, zihnimde kök salan bir deneyim oldu. Finlandiya’nın -bana göre- en özel gruplarından biri olan Dark Buddha Rising’den Vesa ile 2022’de Bataklık Fanzin için bir röportaj gerçekleştirdim.
Merhaba. Öncelikle röportaj için teşekkürler! Bugünlerde ne yapıyorsunuz?
Vesa: Selamlar! Şu anda pandemi sonrası bir boşluktayız. Kargaşa gerçekten çok zordu. Üstesinden geldik ama şimdi arınmış durumdayız. Bu süreç kaçınılmazdı ve artık bizi çeken yeni bir alanın varlığını hissediyorum. Henüz görünmüyor ama rehberliğini ve enerjisini hissedebiliyoruz.
Asıl sorulara geçmeden önce grubunuzu kısaca tanıyalım. Grubunuz hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Vesa: Sanatımızı 2007’den beri icra ediyoruz. Kadro bu süre içinde biraz değişti. Sanatımızı ve müziğimizi olabildiğince saf tutmaya çalışıyor, kendimizi yaratıcılığımızın esas kaynağı olan ilhama teslim ediyor ve her ne zaman olursa olsun içimizden doğal bir şekilde çıkmasına izin veriyoruz.
“Kendi sanatımızı bize görünen şekli ile yapmayı seviyoruz.“
Dark Buddha Rising çok eklektik bir müzik tarzına sahip. Tek bir müzik tarzı tanımlamak imkansız. Grubu “özel” kılan da bu. Peki bunu sağlayan faktörler nelerdir?
Vesa: Yaptığımız müziğin varoluşumuzla rezonans halinde olması, bu müziği çalmanın ve yaratmanın ilham verici olması bizim için oldukça önemli. Müzik farklı biçimlerde ortaya çıkabilir, dolayısıyla başka insanlar tarafından oluşturulan sınırlar veya türler tarafından kısıtlanmıyoruz. Bu bizim sanatımız ve kendimizi, onu bize geldiği ve göründüğü şekilde yapmaya adadık.
Okült temalardan beslendiğinizi biliyorum. Okültizm basitçe bilginin açığa çıkarılmasıdır.
Psychedelic müzik ise, içimizdeki gizli parçaları açığa çıkaran işitsel bir ritüeldir. Bu iki temayı nasıl bir araya getirdiniz? Bu konuda size ilham veren nedir?
Vesa: Bence okültizm ve psikedelik tecrübeler aynı kaynaktan geliyor, bu kaynak ise her zaman mevcut ama onu ancak “algının kapılarını açtığınızda ve her şey size gerçekte olduğu gibi sonsuz
göründüğünde*” algılayabilirsiniz. Bana göre okültizmi ve psikedelik tecrübeleri birbirinden ayırmak
mümkün değil, bunlar zihnimde iç içe bir haldeler. Kendimi okült geleneklerin veya akımların dışında
tutmayı tercih ediyorum ve eğer yaptığım çalışmaya bir isim vermem gerekirse, bunun esoterik
metafiziğe daha yakın olduğunu söyleyebilirim. Bunlar çok öznel görüşler, başkasının düşünme
biçimlerini ve algılarını körü körüne takip etmek budalaca ve gerçekliği iki boyutlu bir şekilde
gözlemlemek gibi olurdu. Açık bir zihin, bir sanatçı olarak yaptığım çalışma için gerekli olan ilhama ve
görülere çok daha iyi bir şekilde ulaşmamı sağlıyor.
Müziğinizin ritüelistik bir yanı var, bunun konserlerinize de yansıdığına eminim. Sahnedeyken seyirciyle nasıl iletişim kuruyorsunuz?
Vesa: Müziğin içine gömülmeye ve kendimi onun akışına bırakmaya çalışıyorum ve seyircinin ne yaptığına pek de dikkat etmiyorum. Eğer bu yapmak istedikleri veya yapmaktan hoşlandıkları bir şeyse müziğe teslim olabilirler.
Grubun adı nereden geliyor?
Vesa: Grubumuzun ismi ve bestelerimizin kaynağı, aydınlanma ışığının ötesini görebilmeyi sağlayan ve karanlık Buda’dan yükselişinden gelen görülerdir.
Müziğinize “yeni” bir şey ekleyebilseydiniz bu ne olurdu?
Vesa: Sessizlik!
Umarım sizi Türkiye’de izleyebiliriz. Bu keyifli sohbet için tekrar teşekkürler!
Vesa: Teşekkürler ve ışıldamaya devam edin!